YUMURTADA İHRACAT SIKINTISI ÇÖZÜLMELİ...
Manşet Haber 12.07.2019 22:03:16 0

YUMURTADA İHRACAT SIKINTISI ÇÖZÜLMELİ...

YUMURTADA İHRACAT SIKINTISI ÇÖZÜLMELİ...

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kanatlı sektöründe, özellikle yumurtada ihracatın Irak’ta kesintiye uğramasının sıkıntı yarattığını bildirerek, “sektörün mevcut üretimini sürdürebilmesi, istihdam sağlamaya devam edebilmesi, katma değer kaybına uğramaması ihracatın devamına bağlı. Sadece tek pazar ağırlıklı ihracat, Irak’ta olduğu gibi, soruna neden oluyor” dedi.
Bayraktar, Mayıs ayında tavuk yumurtası üretiminin bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 1,2 artarak 1 milyar 603 milyon adetten, 1 milyar 622 milyon adede yükseldiğini, buna karşın tavuk eti üretiminin yüzde 3,3 azalarak 200 bin tondan, 193 bin tona gerilediğini belirtti.
Kanatlı eti ve ürünleri ihracatında artışın devam etmesine karşın, yumurta ve yumurta ürünleri ihracatının gerilediğine dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti:
“Kanatlı eti ve ürünleri ihracatı Mayıs ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 27,1 aratarak 49,4 milyon dolardan 62,8 milyon dolara yükseldi. İhracat 5 aylık dönemde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 4,9 artarak 210,7 milyon dolardan 238,7 milyon dolara çıktı.
Sorun yumurta ve yumurta ürünleri ihracatında. İhracat yumurta ve yumurta ürünlerinde Mayıs ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 41,2 azalarak 30,7 milyon dolardan 18,1 milyon dolara indi. 5 aylık dönemdeki ihracat ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 15,2 azalarak 177,8 milyon dolardan 150,7 milyon dolara geriledi.”
Irak’ın milletlerarası ticaret kurallarına aykırı bir şekilde aldığı ithalat yasağı üretimin yaklaşık üçte birini ihraç eden yumurta sektörünü çok olumsuz etkilediğini vurgulayan Bayraktar, “çünkü, ihracatın yüzde 85’e yakını Irak’a yapılıyor. İhracat durunca 28 günlük bekleme süresi olan yumurta da iç piyasada fiyatlar ister istemez hızla düşüyor. Sektör, maliyetin altında satış yapmaya çalışıyor. Bu durum sürdürülemez. Üreticimiz sorunun çözülmesini bekliyor” dedi.
Ülkemizin tarımının en önemli meselelerinden birinin planlama olduğuna dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti:
“Sektör iyi planlanmamış. Arz fazlası var. Kanatlı sektörü ülke nüfusu, tüketim artışı ve ihracatı göz önünde bulundurmayan plansız bir yapıya sahip. Zaten büyük ölçüde doymuş olan iç tüketim arza göre yetersiz kalınca sektör ihracat yapmaya çalışıyor. İhracatta sorun çıkınca da sektör krize giriyor.
Sektörün tek sorunu arz talep dengesizliği de değil. Maliyet sorunu da var. Elektrik fiyatları, dışa bağımlı yem fiyatları enflasyonun çok üzerinde arttı. Sektörün kar marjı olağanüstü düştü. Üretici yaptığı yatırımın karşılığı makul bir sürede alamaz hale geldi. Şu anki yapıyla üretici geleceğini göremiyor, üretimi sürdürmekte ve sektörde kalmakta güçlük çekiyor.”
Bayraktar, öncelikle ve acilen çözülmesi gereken Irak sorununun yanı sıra bu ortamda tek çıkar yolun devletin kısa, orta ve uzun vadeli, üretim, tüketim ve dış ticaret planlaması içeren bir strateji oluşturmasından geçtiğini kaydetti.


YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°