YÜZ BINDEN FAZLA YIRTICI KUŞ ADANA’DAN GEÇTI!
Manşet Haber 17.10.2018 19:11:58 0

YÜZ BINDEN FAZLA YIRTICI KUŞ ADANA’DAN GEÇTI!

YÜZ BINDEN FAZLA YIRTICI KUŞ ADANA’DAN GEÇTI!

Doğa Derneği’nin Bulgaristan Kuşları Koruma Derneği (BSPB) ve diğer uluslararası ortaklarıyla beraber Adana Sarımazı’da gerçekleştirdiği Sonbahar Yırtıcı Göç Gözlemi sonucunda 103921 yırtıcı kuş sayıldı.
Anadolu ve Trakya bulunduğu coğrafi konum itibariyle her sene yüz binlerce süzülerek göç eden kuşun kıtalar arası hareketine ev sahipliği yapıyor. Avrupa’da üreyen kuşlar kışı geçirmek amacıyla Afrika’ya göç ederken enerjilerini verimli şekilde kullanmalarını sağlayan sıcak hava termalleri yüzünden boğazlar ve kanallar gibi daralan kara parçaları kritik önem taşıyor. Bu zorlu ve uzun yolculuğa dünyada şahitlik edilebilecek yerlerin başında İstanbul Boğazı, Çoruh Vadisi ve Doğu Akdeniz gibi dar boğazlar bulunuyor.
Nesli küresel ölçekte tehlike altında olan küçük akbaba da süzülerek göç eden yırtıcı kuşlardan. Doğa Derneği, Bulgaristan Kuşları Koruma Derneği (BSPB), diğer uluslararası ortaklar ve Türkiye’de Vaillant’ın da desteğiyle beraber bu kuşların korunması için on beş farklı ülkede Küçük Akbabaların ve Göç Yollarının Korunması için Uluslararası İşbirliği Projesi kapsamında çalışıyor. 2022 yılına kadar devam edecek proje kapsamında 1 Eylül’de Adana Sarımazı’da sonbahar yırtıcı göçü izleme çalışması başladı ve Ekim başında tamamlandı. Uluslararası ortaklar ve gönüllülerin de katılımıyla gerçekleştirilen çalışmada küçük akbaba nüfusundaki popülasyon eğilimininim izlenmesi amaçlandı. Göç boyunca devam eden çalışmada on binlerce kuşun Sarımazı’dan geçişine tanıklık edildi. Bulgaristan Kuşları Koruma Derneği’nin de desteğiyle göç sırasında su sarnıcına düşen bir küçük akbaba kurtarıldı. Yaklaşık bir ay süren çalışma sonucunda toplam 103921 yırtıcı kuşun göçüne tanıklık edildi. Bu kuşlardan 812’si küçük akbaba. Bölgede en çok görülen yırtıcı türleri ise; 35475 birey küçük orman kartalı, 26859 birey arı şahini, 23214 birey yaz atmacası, 10323 birey yılan kartalı ve 2463 birey şahin.
Doğa Derneği Gene Koordinatörü Dicle Tuba Kılıç konuyla ilgili açıklamasında şunları söyledi:
“Türkiye tüm dünyadaki küçük akbabaların yüzde 25’inin ürediği bir coğrafya ve bu nedenle akbabalar için yeryüzündeki en önemli yaşam alanlarından biri. Anadolu coğrafi konumu itibariyle de on binlerce göçmen kuşa ev sahipliği yapıyor. Göçmen kuşlar hepimizin ortak değeri. Kuşların göç yollarında karşılaştıkları tehlikelerin çoğu ise insan kaynaklı. Yaptığımız bu çalışma ile hem kuşların nüfusundaki değişimi görmeyi hem de ölüm nedenlerini anlamayı amaçlıyoruz. Acil önlemler almazsak bu güzel ve nadir kuşları yakın bir gelecekte gökyüzünde görmemiz mümkün olmayabilir. Doğa Derneği, yaşadığımız dünyanın ayrılmaz bir parçası olan kuşların daha yakından anlaşılması ve doğal yaşam alanlarının korunması için yürüttüğü çalışmalara devam edecek.”

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°