ZORBALIK REJİMİ NEDİR? 23 HAZİRAN NEYE GEBE?

ZORBALIK REJİMİ NEDİR? 23 HAZİRAN NEYE GEBE?

Zorbalık kuralsızlıktır, patrimonyal (Kendini yarı tanrı gören) padişahın, kralın, reisin, baş yücenin keyfi kararlarının yönetimin esasını oluşturmasıdır.

Padişah ne ferman çıkarırsa, reis ne işaret ederse onun yapılmasıdır. Padişah veya reisin denetlenememesidir. Ondan işaret beklenmesi ona göre karar verilmesi ve ona göre hareket edilmesidir.

Tabii ki yönetimin uygulama tarzı zor ve korku kültürüdür.

Batıda zorbalıktan, liberal demokrasilere nasıl geçilmiştir diye sorulursa, uzun bur dönüşüm ve ağır bedeller sonucu;

  1. Zorbalıktan (kuralsız despotluktan) kurallı krallığa geçiş: Yasa devleti (örneğin Magna Carta),

  2. Krallıktan liberal devlete geçiş: Piyasa odaklı hukuk ve özgür düşünce (örneğin Rönesans ve Aydınlanma),

  3. Liberal devletten liberal demokrasiye geçiş: Eşit yurttaşlık, seçimler ve güçler ayrımına dayalı yönetim ve denetim sistemi (örneğin Fransız ihtilalı, ABD İnsan Hakları Bildirgesi)


Batı demokrasilerinin aşağı yukarı bu şekilde oluştuğu, rejimlerin dönüşümünün bilim, teknoloji ve üretim ilişkileriyle iç içe geçtiği söylenebilir.

Türkiye’nin sorunu Tanzimat Fermanı’ndan bu yana bu tür gelişmelerin içsel olmaktan çok dışsal zorlamalarla veya üstten gelmesidir. Gerçi üstten gelme hemen bütün devrim ve dönüşümlerde var da Türkiye’deki üstten olanın bile yeterli bir sınıfsal (burjuva) temelinin eksik olması aradaki farkı oluşturuyor.

Türkiye’de ve Doğu toplumlarında demokratik oluşumların dışsal etki dışında içsel taleplere çok dayanmaması ve içerik olarak da yasalı düşünme ve özgür düşünmenin bir türlü gelişmemiş olması ana problemleri oluşturmaktadır.

Arka planı çok daha gerilere, 250 yıllık bir birikime ve üretim ilişkilerine de dayanmakla birlikte ilk defa 2010’lardan bu yana dıştan daha çok içsel taleplere dayalı bir değişim veya devrim potansiyelinin şekillendiği kanaatindeyim. Gezi, haziran 2015, 2018, 2019… darbe, karşı darbe, seçim tartışmaları eşliğinde yaşadığımız krizler bu değişim ve dönüşümün izlerini taşımaktadır.

En azından yasalı düşünme ihtiyacı, biraz da yaşam biçimleri üzerinden özgür düşünme ihtiyacı her geçen gün içsel bir talep olarak artmaktadır.

23 Haziran bunun taçlanması olabilir.

Ernst Fehr and Urs Fischbacher’e göre (2004) sosyal normlar anlaşılmadıkça insan iş birliğinin arkasındaki güçleri ve iş birliğini sağlayan özellikleri anlamak mümkün değildir. Deneysel kanıtlar; iş birliğinin çoğunun şartlı olduğunu göstermektedir ki, bir taraf oyunun kurallarına uyarsa diğer tarafın da uyması beklenmektedir, bir taraf normu ihlal ederse diğerlerinin de ihmal etmesi meşru sayılmaktadır.

Yasadaki haklar CHP, İyi Parti veya HDP için işletilmiyor ancak AKP-MHP için işletiliyorsa, yani yasa bir taraf için kullanılıyor diğer taraf için kullanılmıyorsa, yasanın meşruiyeti yani muhalif taraftan kararlara uymasının beklenilmesi “şartı” da ortadan kalkmaktadır.

Başkana zaten hiçbir yasa işlemiyor. Referandum, cumhurbaşkanlığı, milletvekilliği ve yerel seçimlerde yaşananlar ise durumu daha da ağırlaştırmıştır.

Şu anda artık bir tür “yasasızlık” durumu oluşmuş bulunmaktadır.

‘KENDİ DÜŞEN AĞLAMAZ’


Yerel seçimler Cumhurbaşkanlığı ve AKP için içte ve dışta meşruiyet tazelemesi fırsatı sunmuştu, hem Türkiye’nin hem de Erdoğan’ın buna çok ihtiyacı vardı. Erdoğan ayağına gelen bu büyük fırsatı teptiği gibi hem kendi meşruiyetini hem de ülkeyi demokratik ve iktisadi olarak büyük bir krize soktu.

Anadolu deyimiyle “Kendi ayağı ile düşen ağlamaz.”

2013’ten beri zaten meşruiyet sorunu yaşanıyordu, 2015 haziran seçimleri ile, rejimi değiştiren başkanlık referandumu ile, kayyumlarla bu meşruiyet krizi iyice tepe yapmıştı, “adalet” de “kalkınma” da zaten sorunluydu, çoğulculuk ve demokrasi zaten yoktu, artık “çoğunlukculuk” bile, sandık meşruiyeti bile tümden sakatlanmış bulunuyor.

Yasa zaten iktidar tarafından oluşturuluyordu, şimdi iktidar kendi koyduğu yasayı bile yok sayıyorsa, devrimler yakındır.

DIŞTA KALANLAR VE LİBERALLERİN BÜYÜK KOALİSYON EĞİLİMİ


23 Haziran; dışta kalan bütün grupların bir oydaşmasına doğru evrilmektedir. Yarım yamalak da olsa orta ve üst burjuvazinin de bir yasa arayışına doğru evrilmektedir.

İktidarın kendi çıkardığı yasalara bile uymadığı kanaati artık genel bir kabule dönüşmektedir. İktidar hemen tüm meşruiyet araçlarını pervasızca harcamıştır.

AKP’nin bazı tekke tarikatlarla dirsek teması ile, sosyal yardım ağları ve çıkar bağları ile sınırlı, MHP’nin çıkar beklentileri ile sınırlı koalisyonu dışında kim varsa “öbür tarafta oydaşma” eğilimine girmiş bulunuyor.

23 Haziran bir dönemin toptan tasfiyesine, bir devrime, liberal devirme yakın gibi gözüküyor.

 

Adnan Gümüş

22.05.2019 21:00:20

YAZARLAR


ADANA’DAN DÜNYAYA SEVGİ, DOSTLUK VE BARIŞ MESAJI

SEYHAN NEHRİ ÜZERİNDE VOLEYBOL, TENİS VE KONSER

ANADOLU EMEKLİLER DERNEĞİNDEN DAYANIŞMA

YÜREĞİR BELEDİYESİ PORTAKAL ÇİÇEĞİ KARNAVALI’NDA

KAYIP ALTIN KEMER ŞAMPİYON GÜREŞÇİDE

ULUSLARARASI FOTOĞRAFLAR ADANA TEPEBAĞ’DA GÖRÜCÜYE ÇIKTI

ÇALIŞANLAR ARTIK ‘RUH SAĞLIĞI İZNİ’ DE ALIYOR!

ABB BAŞKANI MEZUN OLDUĞU LİSAYİ ZİYARET ETTİ

TEKİN: MUHTARLARIMIZLA HİZMET SÖZLEŞMESİ YAPACAĞIZ

ADANA PORTAKAL ÇİÇEĞİ KARNAVALI’NDA REKOR MERT DEMİR KONSERİNDE

BU BESİNLER, ALZHEİMER VE PARKİNSON RİSKİNİ AZALTIYOR!

"YANGINDAN MAL MI KAÇIRIYORSUNUZ?"

DÜNYA SANAT GÜNÜ’NDE ÜÇ SANATÇIYA ÖDÜL

İLACA ERİŞİM ENGELLENEMEZ!

BİRİKTİRME HASTALIĞI BELİRTİLERİ!

ADANA PORTAKAL ÇİÇEĞİ KARNAVALINDA HER GÜN ETKİNLİK

A.KADİR KAÇAR YAZDI/ DDY ÇILDIRMIŞ OLMALI...