10 BİN ADIM MI 4 BİN 400 ADIM MI?
Manşet Haber 30.11.2021 23:46:54 0

10 BİN ADIM MI 4 BİN 400 ADIM MI?

10 BİN ADIM MI 4 BİN 400 ADIM MI?






Geçtiğimiz aylarda Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından sonuçları açıklanan bir araştırma kafaları karıştırdı. Fiziksel aktivite seviyelerinin faydaları üzerine yapılan araştırma, günlük hedef olan 10 bin adımın fazla olabileceği sonucuna varmış, günde 4 bin 400 adım atmanın yeterli olduğu açıklanmıştı. Açıklamanın insanları daha hareketsiz yapma riski taşımasından dolayı araştırmanın bilimsel çevrelerde eleştiri konusu da olduğunu belirten Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı, Kayropraktist Prof. Dr. Semih Akı, “Araştırmada göz ardı edilen çok önemli bazı hususlar var. Yürümek, tüm hayatımız boyunca bize eşlik edecek, sağlığımızı koruyacak, hastalık risklerimizi azaltacak en faydalı fiziksel aktivite. Bu yüzden atacağımız her adım, yarınlarımız için en güzel sağlık yatırımı” açıklamasında bulundu.





Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin yaptığı araştırmanın ayrıntılarına bakıldığında, aslında basına yansıyan haberlerdeki bazı eksiklikler ve yorum farklarının toplumda yanlış algılamaları da beraberinde getirdiğine dikkat çeken Anadolu Sağlık Merkezi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı, Kayropraktist Prof. Dr. Semih Akı, “Günlük 10 bin adım hedefleyen pek çok insan bunu bir anda yarı yarıya düşürdü. Ya da zaten gün içinde yeteri kadar hareket etmeyen, adım sayısı az olan insanlar için bu sonuçlar bilimsel temelli bir bahaneye dönüştü. Öncelikle yapılan araştırmada 10 bin adım hedefinin gereksiz ya da zararlı olduğuna dair bir bulgu olmadığının altını çizelim. Araştırma sadece 72 yaşındaki kadınlarla yapılmış ve bu yaş aralığındaki katılımcılarda bile günde 7.500 adıma kadar faydalı olacağı belirtilmiş. Elbette ileri yaştaki insanların kendilerini fazladan yormayacak düzeyde yürümeleri daha doğrudur ancak bunu daha genç popülasyondaki yaş aralıkları için düşündüğümüzde, ‘10 bin’ zorlayıcı bir rakam olmaktan çıkıyor. Dolayısıyla bu araştırma 10 bin adım hedefinin faydasız ya da gereksiz olduğunu söylemiyor; sadece ileri yaş grubundaki kadınlar için bir limit koyarak öneride bulunuyor” dedi. 





10 bin adımın iddialı bir hedef olsa da bunu gün içinde küçük birkaç molayla bölümlere ayırmanın da mümkün olduğunun altını çizen Prof. Dr. Semih Akı, “Ancak tek şart, tüm hedefler için 100-120 arası bir nabızla tempolu yürümek. Çünkü ancak bu sayede enerji harcaması artacak, kas güçlenmesi ve yağ yakımı hızlanacaktır. Her gün ortalama 30-45 dakika yürüyüş idealdir ve şartlara, kişinin durumuna göre haftada en az 3 gün yapılması önemli” şeklinde konuştu.





Yürüyüş Alzheimer hastalığının ilerlemesini yavaşlatıyor, kalp rahatsızlığı riskini azaltıyor





Yürümenin ne kadar kıymetli olduğunun aslında bilindiğini vurgulayan Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı, Kayropraktist Prof. Dr. Semih Akı, “Özellikle bir bebeğin ilk adımlarında bizden mutlusu yoktur. Ancak büyük alkışlar alan o yürüme becerisi, zaman ilerledikçe hayatımızda daha az yer almaya başlar. Asansöre biner, yürüyen merdivenler kullanır, saatlerce oturur, en kısa mesafeleri bile araçlarla kat ederiz. Kısacası, yeterince yürümüyoruz. Oysa her gün düzenli yürüyüşün sağlığımıza sayısız faydası var ve yapılan her bilimsel araştırma bunu destekliyor” açıklamasında bulundu. 





Bilim dünyasının günlük yürüyüşlerin Parkinson ve Alzheimer gibi hastalıkların ilerlemesini yavaşlattığına dair yeni araştırmalar üzerinde çalıştığına dikkat çeken Prof. Dr. Semih Akı, “Amerikan Tıp Birliği'nin yayınladığı bir araştırma ise, haftada sadece birkaç saat yürümenin, östrojenin kaynağı olan yağ oranını azaltarak meme kanseri riskini ciddi oranlarda düşürdüğünü gösteriyor. İngiltere’de yapılan bir çalışma ise, işine yürüyerek ya da bisikletle giden insanların kalp rahatsızlığına yakalanma risklerinin yüzde 11 daha düşük oranda olduğunu ortaya koymuş. 30 dakikalık bir yürüyüşün akciğerleri güçlendirdiği ve inme oluşumunu azaltmaya yardımcı olduğu da yine bilimsel çalışmalarla destekleniyor. 30 dakika aynı zamanda özellikle kemik erimesi sorunuyla karşılaşmamak için de koruyucu bir faktör” dedi.





Sağlıklı bir yürüyüş için 5 öneri





• Yürüyüş için öncelikle sabah erken saatleri ya da gün batımı saatlerini tercih edin. Eğer bir sırt çantanız varsa, omurga sağlığınız için her iki omzunuzdan geçirerek dengeli kullanın. Çantanızın alt kısmını özellikle çok aşağıda tutmayın ve bel çukurunuza oturmasına dikkat edin. Bu sayede ideal bir ağırlık dengesi yaratarak bel sağlığınızı daha iyi korumuş olursunuz. Kıyafet seçimlerinizde de rahatsızlık vermeyecek, mevsime uygun ve sentetik olmayan ürünler tercih edin.





• İdeal bir yürüyüş için zemin seçimi de çok önemli. Yürüme bantlarını tercih etmeyin. Toprak zeminli orman gibi yerlerde yürümek ise her zaman burkulma riski taşıdığından dikkatli olmakta fayda var. Özellikle ileri yaşlardaki, ayak ve bacak kasları daha zayıf olanların çok dikkat etmesi gerekir. Eğer kumda yürüyecekseniz çıplak ayakla yürüyerek ayağınızdaki tüm reseptörleri her bir kum tanesiyle uyarabilirsiniz. Kumda burkulma riskiniz düşer, zorluk derecesi nedeniyle enerji sarfiyatınız artar ve kaslarınız daha hızlı güçlenir. Denizde yürümek de yine benzer etkilere sahiptir.





• Ayakkabı seçiminde ilk kural ideal topuk yüksekliğidir (3-4 cm). Daha yüksek topuk demek, daha fazla ağırlığın ayak kasları tarafından taşınması, vücudun ağırlık dengesinin bozulması ve çeşitli sağlık sorunlarının ortaya çıkması anlamına gelir. Şunu da hatırlatalım; son yılların modası babet ayakkabılar da ayağa binen yük dağılımında en az yüksek topuklu ayakkabılar kadar masumiyetten uzak.





• Ayakkabı tercihinizde sentetik materyallerden uzak durun, doğal deri materyaller hava sirkülasyonu için her zaman idealdir.





• Ayaklarınızın günün sonuna doğru şiştiğini unutmayın. Bu nedenle ayakkabı alırken yarım numara seçeneklerini mutlaka sorun. Ayrıca en uzun parmağınıza (Yunan ayak modelinde 2. parmak 1. parmaktan uzundur) göre ayakkabı seçmeye özen gösterin.



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°