COVİD-19
Manşet Haber 17.04.2020 22:16:21 0

COVİD-19'DAN YAŞAMINI YİTİRENLERİN SAYISI 1769

COVİD-19'DAN YAŞAMINI YİTİRENLERİN SAYISI 1769






Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin
Koza, 17 Nisan’da 126 kişinin yaşamını yitirdiğini açıkladı, “Toplam test
sayımız 558 bin 413 oldu.”dedi.





Bilim
Kurulu üyelerinin video konferansla katıldığı Koronavirüs Bilim Kurulu
Toplantısı’nın ardından açıklamalarda bulunan Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca,
vaka tablosunu da paylaştı. Koca, “Bu saat itibarıyla bugün sonucu çıkan 40 bin
270 testle birlikte toplam test sayımız 558 bin 413 oldu. Bugün eklenen 4 bin
353 yeni vaka ile toplam vaka sayımız 78 bin 546’ya ulaştı. 1542 hastamız
iyileşti. Toplamda Kovid-19 hastalığını yenen 8 bin 631 vatandaşımız oldu.
Artan test sayımıza rağmen artış hızımız azalıyor. Yoğun bakım ve entübe hasta
sayımız azalıyor. İyileşip taburcu olan hasta sayımız hızla artıyor” dedi





Koca, sokağa çıkmayanların bu
mücadelenin görünmeyen kahramanları olduğunu dile getiren Bakan Koca, boş
sokaklar, boş meydanların her gün yeniden verilen bu savaşın kazanıldığı
alanlar olduğunu söyledi.





Saha
ekipleri tarafından yapılan tüm işlemlerin Bakanlığın bilgi sistemleriyle
elektronik olarak takip edildiğini belirten Bakan Koca, özellikte temaslılara
ulaşma oranlarının ve sürelerinin yakından izlendiğini bildirdi. Koca, “Bu
sayede filyasyon başarımızı sayısal olarak ölçebiliyor, merkezden açık olan
noktaları tespit edip bu noktalarda alacağımız fazladan tedbirlere karar
verebiliyoruz” dedi.





“Erkenden tedavinin etkisini
somut olarak gördük”





Türkiye’nin
bulaşıcı hastalık mücadelesinde geçmiş tecrübelerinin göz ardı edilemeyeceğini,
bunun gerçekleşmesinde güçlü bir sağlık sisteminin, entegre yaygın birinci
basamak sağlık örgütlenmesinin ve gelişmiş bir sağlık bilgi sisteminin rolü
olduğunu anlatan Koca, sözlerini şöyle sürdürdü:





“Bunlara
sahip olmamız bizim büyük şansımızdır. Bugüne kadar sağlığa yapılan
yatırımların ne kadar yerinde olduğunu toplum olarak bir kez daha test etmiş
olduk. Vakalara erken müdahale, mücadele stratejimizin bir diğer önemli yönünü
oluşturmaktadır. Daha önce Çin’den gelen bilgilerin aksine kendi tedavi
algoritmamızı oluşturarak vakalara erkenden ilaç başladık. Sosyal güvenceye
bakmaksızın tüm hastalarımıza ilacı ücretsiz olarak ulaştırdık. Özellikle
filyasyon sonrası aile hekimlerimizce takibi yapılan ve belirti ortaya çıkınca erkenden
hastaneye yönlendirilen hastalarda başlanan tedavinin etkisini somut olarak
gördük.”





Evde
izolasyonun bazı somut sonuçlarını da paylaşan Koca, 65 yaş üstündekiler ve
gençlerin sokağa çıkma kısıtlaması sonucunda ileri yaşta pozitif vaka sayısında
belirgin azalma görüldüğünü bildirdi.





Hastanelerde
sağlık personelinin aynı hız ve gayretle görevlerine devam ettiğini dile
getiren Koca, “Buna rağmen hastanelerimiz üzerine gelen yükte bir yavaşlama
olduğunu sahada da görebilirsiniz. Bir yandan filyasyon ile yaygın tarama
programları, diğer yandan gittikçe artan test sayılarımız neticesinde, vaka
sayımızda artış devam etmektedir ancak bu artış hızının düşmekte olduğunu
görüyoruz, önümüzdeki günlerde plato oluşturması şaşırtıcı olmayacaktır” diye
konuştu.



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°