3 gün hastalığı bildirimi zorunlu değil
Manşet Haber 13.11.2012 13:06:11 0

3 gün hastalığı bildirimi zorunlu değil

3 gün hastalığı bildirimi zorunlu değil

Adana(Ulus)---Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, CHP Adana Milletvekili Ali Demirçalı tarafından 3 gün hastalığı ile ilgili olarak  TBMM Başkanlığına verdiği ve 5 sorudan oluşan  soru önergesine, “3 gün hastalığı ihbarı zorunlu bir hastalık değildir.” yanıtını verdi.

Adana Milletvekili Ali Demirçalı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker tarafından yanıtlanması talebiyle TBMM Başkanlığına soru önergesinde,  tarım ve hayvancılıkla uğraşan çiftçilerimizin durumunun her geçen gün daha da zorlaştığını, büyükbaş hayvanlarda sıkça görülen 3 gün hastalılığının, milyarlarca lira ekonomik kayıp meydana getirdiğini dile getirdi. Demirçalı, Bakan Eker’e 5 soru yöneltti.

DEMİRÇALI BU SORULARI SORDU?

1-Adana ilinde 3 gün hastalığı sebebiyle telef olan hayvan sayısı nedir?

2-Hastalıkla ilgili olarak acil eylem planı oluşturmayı düşünüyor musunuz?

3-Bahse konu hastalıkla ilgili olarak, tedavi hususunda gelinen nokta nedir?

4-Özellikle Kozan ilçemiz ve köylerinde daha belirgin görünen hastalıkla ilgili alınan tedbirler nelerdir?

5-Bu hastalıktan dolayı, telef olmuş, süt kaybı yaşamış ya da zorunlu kesime gönderilmiş olan Büyükbaş hayvan yetiştiricilerine, Bakanlığınız tarafından zararlarının karşılanması için herhangi bir destekleme yapmayı düşünüyor musunuz?”

 

BAKAN EKER: BİLDİRİMİ ZORUNLU HASTALIK DEĞİL

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, CHP Adana Milletvekili Ali Demirçalı tarafından 3 gün hastalığı ile ilgili olarak  TBMM Başkanlığına verdiği ve 5 sorudan oluşan  soru önergesine, “3 gün hastalığı ihbarı zorunlu bir hastalık değildir.” yanıtını verdi.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’in TBMM Başkanlığına gönderdiği yanıt şöyle:

“Üçgün hastalığı ihbarı zorunlu bir hastalık değildir. Ayrıca,söz konusu hastalık Dünya Hayvan Sağlığı Teşkilatının (OID) bildirimi zorunlu hayvan hastalıkları listesinde yer almamaktadır.

Hastalıktan korunmak amacıyla sinekle mücadele edilmekte, hastalığın görüldüğü bölgelerde hayvanlara koruyucu insektisit uygulanmakta, serolojik sürveyans ve vektör(taşıyıcı) kontrolü yapılmakta ve sineklerin aktif olduğu dönemlerde hayvanlar yüksek yaylalara sevk edilmektedir.

Hastalık virüslerden meydana geldiği için spesifik bir tedavisi yoktur. Hastalık görüldüğü hayvanlarda meydana gelen klinik belirtilere göre tedavi uygulanmaktadır. Ülkemizde hastalığa karşı aşı üretimi gerçekleştirilmiş olup, saha çalışmaları devam etmektedir.

Bakanlığımızca hastalıkla ilgili olarak yetiştiricilerimize yönelik bilgilendirme çalışmaları yapılmaktadır.”

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°