30 AĞUSTOS KAHRAMANLIĞIN DESTANIDIR
Manşet Haber 29.08.2016 13:15:33 0

30 AĞUSTOS KAHRAMANLIĞIN DESTANIDIR

30 AĞUSTOS KAHRAMANLIĞIN DESTANIDIR

Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın, esaretin reddi, boyunduruğun defi, köleliğin, bağımlılığın tarihe gömülmesi ve kahramanlığın destansı bir sonucu olduğunu belirtti. Başkan Hüseyin Sözlü, “94 yıl önce Türk Milleti’nin varlığına kast eden emperyalist mihraklara ve taşeronlarına Dumlupınar’da acı ve kati bir ders verilmiştir. 30 Ağustos’ta doğan zafer şafağı, yurdumuzun tarihini, kaderini ve akıbetini aydınlatmıştır” dedi.

30 Ağustos’un milli mücadelede her bakımdan Türk Milleti’nin yaşama kararlılığını ve bağımsızlık tercihini vicdanlarda bayraklaştırdığını, bu doğrultuda millet iradesinin şan ve şerefle dünyaya ilan edildiğini vurgulayan Başkan Hüseyin Sözlü, “İstiklalin meşalesi, milletimizin azim ve inancıyla tutuşturulmuş, Cumhuriyet’in müjdesi bu şekilde verilmiştir. 26 Ağustos 1922 sabahı başlayan Büyük Taarruz, son vatanımızın ne pahasına olursa olsun teslim edilmeyeceğinin tescili ve Türk Milleti’nin kendi yazgısına yalnızca kendisinin yön vereceğinin kesin beyanıdır” diye konuştu.
‘NESİLLERE AKTARILMALI’
Kurtuluş Savaşı’nın sebep ve sonuçları ile birlikte muhterem anıları yaşatılarak gelecek nesillere her yönüyle aktarılması gerektiğinin altını çizen Başkan Sözlü, şöyle konuştu:
“30 Ağustos Zaferi’nden birliğimize, dirliğimize ve hayat hakkımıza göz koyan gafiller mutlak anlamda ders ve ibret çıkarmalıdır. Bu itibarla Türk Milleti’nin tarihi zaferlerinin yıldönümünde hayale kapılıp, ayrı toprak, yanlışa düşüp ayrı bayrak, ihanete girip ayrı devlet peşinde olanlar, geçmişin kudretinden lazım gelen mesajları mutlaka almalıdır. Yedi düvele eğilmeyen kutlu millet, varlığının etnik bölücü heveslere geçit vermesi ve bir avuç kendini bilmez bedbahtın şımarıklıklarına ve kanlı provokasyonlarına ortam açması, olmayacak duaya amin denilmesinden farksızdır”
‘PARÇALANACAK DEVLETİMİZ ASLA YOKTUR’
“30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesiyle elde edilen muazzam zaferin 94’üncü yıldönümünde herkes bilmelidir ki; taksim edilecek vatanımız, ayıracak insanımız, peşkeş çekilecek değerimiz, çizilecek sınırımız, parçalanacak devletimiz asla yoktur ve olmayacaktır. Bunun hilafına atılacak her adım, yapılacak hem eylem ve içine girilen her kötü niyet, 30 Ağustos’un derin ve engin manasına çarpacak ve mahvolacaktır.”
“TÜRK ORDUSUNUN MİLLETİYLE BÜTÜNLEŞMESİNİN ESERİDİR”
“Unutulmamalıdır ki, 30 Ağustos zaferi Türk ordusunun milletiyle tam olarak birleşmesinin ve bütünleşmesinin eseri olarak hepimizin haklı gururudur. Kutsal vatanımızın varlığı ve bağımsızlığının dünyaya kabul ettirildiği 30 Ağustos Zaferi’nin 94’üncü yıldönümünde başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bütün kurucu kahramanları, büyük Türk Milleti için canlarını seve seve feda eden aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi şükran ve minnet duygularıyla anıyoruz.”

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°