30 yıl sonra bir aradalar
GÜNCEL 26.08.2012 21:58:48 0

30 yıl sonra bir aradalar

30 yıl sonra bir aradalar

Adana’nın Kozan İlçesi’ndeki Ticaret Meslek Lisesi’nden 30 yıl önce mezun olan Fen Bölümü öğrencileri, Dağılcak Mesire Alanı’nda buluşarak anılarını tazelediler ve hasret giderdiler.

1982 yılından sonra birbirlerini hiç görmeyen 30 yıl öncesinin sınıf arkadaşları öğretmenleri Ali Kandemir, Zeynep Öztürk ve İbrahim Göbelek’in de hazır bulunması ile ilk buluşmalarını gerçekleştirmiş oldular. Türkiye’nin değişik kentlerinde meslek hayatlarını sürdüren lise arkadaşlarını bir araya getirme kararı alan öğrencilerden Özkan Bilgin, İlyas Aslantaş ve Maide Bursal, 37 kişilik sınıf mevcudundaki tüm arkadaşlarına ulaşarak Kozan’da 30 yıl sonra böylesine anlamlı bir toplantının gerçekleşmesini sağladılar.

Her yıl Ramazan ayı sonrasındaki ilk Cumartesi günü buluşma kararı alan ve bu buluşmayı geleneksel hale getirmeye söz veren lise arkadaşları, Hakkın rahmetine kavuşmuş olan öğretmenleri ile sınıf arkadaşlarına da hayır dualarını göndermeyi ihmal etmediler. Gün boyunca sınıf yıllarını ve öğrencilik günlerini anılarıyla paylaşan öğrenciler ‘gelecek yıl eksiksiz olarak toplanmak için’ söz vererek mutlu ayrıldılar.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°