5 GDO
Manşet Haber 5.08.2015 10:02:34 0

5 GDO'lu Ürün Türkiye'de

5 GDO'lu Ürün Türkiye'de

Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Adana Şube Başkanı Semih Karademir, Biyogüvenlik Kurulu'nun 26 Mart 2012'de zararlı olduğu gerekçesiyle ülkeye girişine izin vermediği GDO'lu 5 tarımsal ürüne, 16 Temmuz 2015'te ithalat izni verdiğini söyledi.

İthal izni verilen ürünler arasında 3 mısır, 2 soya cinsinin olduğuna dikkat çeken ZMO Şube Başkanı Karademir, Türkiye’nin ithal edilen bu yemlerle beslenen hayvanların ürünlerine mahkum edilmemesi gerektiğini belirtti.

Türkiye’nin ithalat izni verdiği ürünler konusunda çok daha dikkatli olması gerektiğini belirten Karademir, “ GDO’suz soya ve mısırlar ülkemizde yetiştirilsin, çiftçimiz kazansın. İnsanlarımıza istihdam olanağı yaratılsın, paramız ülkemiz insanlarının refahına kullanılsın. Ancak verilen bu son kararla genleriyle oynanmış ürünleri Türkiye ye sokmak doğru bir karar değildir” dedi.

 

SOYA VE MISIR TÜRK HAYVANCILIĞI İÇİN ÖNEMLİ

Soya ve mısırın büyükbaş ve kanatlı hayvan sektörünün yem ihtiyacı için çok önemli olduğunu belirten Karademir, yazılı açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
“Endüstriyel ölçekte yapılan gerek büyükbaş hayvancılık gerekse kanatlı sektörünün yem ihtiyacının karşılanmasında soya ve mısır önemli bir yer tutmaktadır. Her iki üründe de ülkemiz kendine yeterliliği sağlayamamaktadır. Türkiye 2014 yılında yurtdışından aldığı 2 milyon ton soya için 1,1 milyar dolar (2,4 milyar TL), 1,4 milyon ton mısır için de 360 milyon dolar (788 milyon TL) ödeme yapmıştır.  Hayvancılık ve yem sektör toplantılarının her birinde bir grup akademisyen derhal GDO’lu mısır ve soyayı ön plana çıkarmakta, bunların ithal edilmesinin ne kadar büyük bir önem ve gereklilik taşıdığını vurgulamaktadır. Durum gerçekten öyle midir? Türkiye GDO’lu mısır ve soyaya mahkum mudur?”
YANLIŞ TARIM POLİTİKALARI ÜRETİME ETKİ EDİYOR

Yanlış tarım politikaları sonucu tarım arazilerinin hızla küçüldüğünü bunun da soya ve mısır üretimine de etki ettiğini belirten Karademir şöyle devam etti:

“Ülkemizde yetiştirilen soyanın 2014 yılı itibarıyla dekara verimi 496 kilo olmuştur. Buna göre ithal ettiğimiz 2 milyon ton soyayı üretebilmek için 4 milyon dekar tarım arazisine ihtiyaç vardır. Aynı yıl için mısır bitkisinin dekara verimi 949 kilo olmuştur. Buna göre ithal ettiğimiz 1.4 milyon ton mısırı üretebilmek için 1.5 milyon dekar tarım arazisine ihtiyaç bulunmaktadır. Hükümetinin ısrarla sürdürdüğü yanlış tarım politikaları sonucunda, sadece son 10 yılda tarım arazilerimiz 27 milyon dekar küçülmüştür. Çiftçimizin kazanamadığı için artık ekmekten vazgeçtiği tarım arazimiz Avrupa`nın merkezindeki Belçika`nın toplam yüzölçümüne yakın bir büyüklüktedir. Ülkemizde teknik ve ekonomik ölçütlerde sulanabilir arazi miktarı 85 milyon dekar olup 2013 yılı itibarıyla 59 milyon dekar arazi sulamaya açılmıştır. Daha en az 26 milyon dekar tarım arazimiz su ile buluşmayı beklemektedir.  Bu veriler çerçevesinde ülkemizin soya ve mısır ihtiyacının kat kat üzerinde üretim potansiyeline sahip olduğu net bir şekilde görülmektedir. Soya ve mısır ithalatıyla hayvanlarımız GDO’lu yemlere ve halkımız da bu yemlerle beslenen hayvanların ürünlerine mahkum edilmesin.”

 

GDO NEDİR?

Bir canlıdaki genetik özellikleri kopyalanarak, bu özellikleri taşımayan bir canlıya aktarılması sonucunda üretilen yeni canlıya 'Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO)'deniyor. Transgenik ürün ya da genetik modifiye ürün ya da genetik olarak değiştirilmiş ürün genellikle bir canlıya bir ya da daha farklı yabancı organizmanın ya da yabancı canlının genlerinin transferine transgen diyoruz. Bu proses sonucu elde edilen canlı organizmalar genetik modifiye organizmalar, transgenik organizmalar veya genetiği değiştirilmiş organizmalar olarak adlandırılmaktadır.

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°