Manşet Haber 19.08.2020 18:08:19 0

'500 MİLYON DOLARLIK AYÇİÇEĞİ İTHALATI “

'500 MİLYON DOLARLIK AYÇİÇEĞİ İTHALATI “



Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili, TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ayhan Barut, ayçiçeği tarlasından iktidara seslenerek ithalatın yasaklanması çağrısında bulundu. Doların 7.40 liraya dek yükseldiğini anımsatarak Türkiye'nin yıllık ayçiçeği ithalatına 500 milyon doların üzerinde para ödediğini vurgulayan Barut, 'Türkiye'de yıllık 2 milyon ton civarında ayçiçeği üretimi var. Ülke ihtiyacı ise 3.5 milyon ve 4 milyon ton arasında değişiyor. Yılda 1 milyon tonun üzerinde ayçiçeği ithalatı yapılıyor ve bunun için 500 milyon doların üzerinde para dışarıya ödeniyor. Bu ekonomik kriz döneminde ithalata verilen para, yerli çiftçimize destek olarak sunulsun' dedi.










Türkiye'de en erken ayçiçeği hasadının yapıldığı Çukurova Bölgesi'nde hasadı süren ayçiçeği tarlalarında incelemelerde bulunan Ayhan Barut, dünyada ve ülkemizde güvenli gıdaya erişimin çok önem arz ettiği salgın günleri yaşandığını hatırlattı. Salgının olumsuz etkilerinin yanı sıra ülke ekonomisinin de çok zor durumda olduğuna işaret eden Ayhan Barut, 'Dolar 7.40 liraya dayandı, iğneden ipliğe her şeye zam geldi. Tarımda net ithalatçı hale geldi Türkiye. Ayçiçeğinde de ithalat yapılıyor' diye konuştu.
Türkiye'de yıllık ortalama 600 bin hektar alanda ayçiçeği üretimi yapıldığını bildiren CHP Adana Milletvekili, TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ayhan Barut, şunları kaydetti:
'Ayçiçeğinde yıllık 2 milyon ton üretimimiz var. Ülke ihtiyacı ise 3.5 milyon ve 4 milyon ton arasında değişiyor. Hemen hemen her yıl 1 milyon tonun üzerinde ayçiçeği ithalatı yapılıyor ve bunun için 500 milyon doların üzerinde para dışarıya ödeniyor. Ülkemiz ihtiyacı olan 4 milyon ton ayçiçeğini üretebilecek kapasiteye sahip. Yeter ki ithalata harcanan para yerli üreticiye destek olarak verilsin. Verilecek desteklerle, çiftçilerimiz 2 milyon tonluk ayçiçeği üretimini ihtiyaç olan 4 milyon tona çıkaracak. Örneğin bir kez sulamayla bile verim 2 kat artar. İktidara sesleniyoruz. Gelin ithalat yoluyla yabancı üreticilere verilecek desteği kendi çiftçimize sağlayalım. Bu sayede ayçiçeğinde kendi kendimize yeterliliğimizi sağlayalım. Yerli tarımı, ihracatı destekleyip ithalatı yasaklayalım.'



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°