7 Haziran’a kadar “Ya Sabır”

7 Haziran’a kadar “Ya Sabır”

Önümüz seçim...

7 Haziran’a 2 ay gibi bir zaman kaldı...

Milletvekili genel seçimlerine katılacak olan partiler adaylarını belirledi...

Kimileri de bağımsız aday oldu...

Adaylar şimdiden yollara döküldü, çalışmalara başladı...

Adaylar, mahalle, ilçe, köy, sokak, ev, işyeri demeden gezip dolaşacaklar...

Ülkeye hizmet etme aşkıyla seçilmek isteyen adaylar, kendilerini ifade edecek, vaatlerde bulunacak, tabiri caizse vatandaşı ikna etmeye çalışacak...

Kimileri ikna olacak, kimileri ikna olmuş gibi görünecek...

Seçim demek, demokrasi demek...

Seçim demek, insanların isteklerini öğrenmek demektir adaylar açısından...

Seçim demek, adayları tanıyıp ona göre oy vermek demektir vatandaşa göre...

Belki şenlik havasında geçecek seçim çalışmaları...

Belki zaman zaman tatsız olaylar da yaşanabilecek...

Ama en önemlisi, ülkemizde 7 Haziran’a kadar “Gürültü ve çevre kirliliği” yaşanacak...

Ülkemizde, yaşadığımız kentte, ikamet ettiğimiz mahallede heryere partilerin bayrakları asılacak, adayların fotoğraflarının bulunduğu el ilanları duvarlara yapıştırılacak...

Kimi yerde elden dağıtılacak el ilanları...

Ön tarafta adayın fotoğrafı, arkasında özgeçmiş ve vaatleri...

Bu en ucuz olanıdır...

Bir de 5-6 yaprak yaptıran olacaktır...

İçlerinde en gariban olanı bağımsız adaylardır...

Adı üstünde bağımsız olduğu için kendini tanıtma adına fazla broşür yaptıramayacak... Çünkü, maddi gücü yetersiz gelecektir...

Ama kimi bağımsız aday vardır ki, partilerin birinci sırasındaki adaydan daha varlıklıdır... Bu adayların çevre ve gürültü kirliliğine katkısı çok olacaktır...

Maddi imkanı yetersiz bağımsız adayların çevre kirliliğine katkısı fazla olmayacaktır...

Adaylar, araçlar kiralayacak...

Araçlar kentin her yerinde gezecek...

Son ses açacaklar...

Partilerin seçim müzikleri çalacak...

Adayların kendi seslerinden kendilerini tanıtır şekilde konuşmaları yayınlanacak...

Ancak, bu yapılırken bazı konulara dikkat edilecek mi?..

Örneğin hastane önlerinde, okul civarlarında seçim araçlarından yükselecek bu sesler hastaları, öğrencileri rahatsız etmez mi?..

Adayların bu konuda daha dikkatli ve duyarlı olması gerekiyor...

Hastanelerde yatan hastalar kendi yakınları olabilir...

Okulda ders yapan çocuklar, kendi çocukları olabilir...

Gerçi biz ne kadar yazsak da herkes bildiğini okuyacak...

Çevre ve gürültü kirliliği geçmişte olduğu gibi bundan sonra da devam edecek...

Ne diyelim?..

7 Haziran’a kadar “Ya sabır” çekeceğiz...

 

 

 

 

 

Hüseyin SUNGUR

10.04.2015 05:18:00

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


“ SEYHAN BİZİM VAZGEÇİLMEZİMİZ”

CHP ADANA ÖRGÜTÜ GENEL SEÇİMLERE HAZIRLANIYOR

DEMİRÇALI’YI ZİYARET ETTİ

VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI