AÇLIK KRONİKLEŞMİŞ BİR SORUN
Manşet Haber 14.10.2016 15:51:31 0

AÇLIK KRONİKLEŞMİŞ BİR SORUN

AÇLIK KRONİKLEŞMİŞ BİR SORUN

TMMOB’ye bağlı Odalar iklim değişikliğinin tarımsal üretime etkisi ve önümüzdeki yıllarda ortaya çıkacağı öngörülen gıda yetersizliğine dikkat çektiler.
Dünya Gıda Günü nedeniyle Çukurova Gazeteciler Cemiyeti’nde ortak basın açıklaması yapan Gıda Mühendisleri Odası Adana Şubesi, Kimya Mühendisleri Odası Güney Bölge Şubesi ve Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şubesi bu yıl Dünya Gıda Günü temasının “İklim değişiyor. O halde gıda ve tarım da değişmeli” olarak belirlendiğini, bu tema çerçevesinde düzenlenecek olan etkinlikler ile iklim değişikliğinin tarımsal üretime etkisi ve önümüzdeki yıllarda ortaya çıkacağı öngörülen gıda yetersizliğinin işleneceğini söylediler.
AÇLIKTAN İNSANLAR ÖLMEYE DEVAM EDİYOR
Kurumlar adına basın açıklamasını okuyan Gıda Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Şehmus Alparslan, her yıl bu tarihte, açlığı, açlıkla mücadeleye, yetersiz beslenmeye, kaynakların adaletsiz paylaşımı ve muhtemel çözüm yollarını gündeme taşıdıklarını belirterek, “Biliyoruz ki; dünyanın geri bırakılmış coğrafyalarında açlık kronikleşmiş bir sorunsa; açlıktan insanlar ölmeye devam ediyorsa; bu, yeryüzünün ve bütün insanlığın en önemli sorunudur” dedi.
KIRSAL NÜFUS YOKSULLAŞIYOR
Dünyanın 7,5 milyar insana ev sahipliği yaptığına vurgu yapan Alparslan, orman tahribatının küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 10’una sebep olduğunu, tarım arazilerinin %33’ünün orta ve üst düzeyde toprak bozulumuna uğradığını, yağışların azalması ve su kaynaklarının yanlış yönetimi nedeniyle temiz su sıkıntısının baş gösterdiğini kaydetti.
İklim değişikliği ve küresel krizlerin önümüzdeki dönemde kırsal kesimi daha da yoksullaştırmasından kaygı duyduklarını ifade eden Alparslan, “İklim değişikliği ve kuraklık sonucunda kırsal kesimde yaşayan ve tarımla uğraşan insanlar; yoksulluk ve açlık riski altında olmakla beraber kaynaklara da sınırlı bir erişim içerisindedirler. Ülkemizde üretimdeki artış hızı, nüfus artış hızının altında kalmıştır. Ülkemizdeki hayvan varlığının azaldığını dolayısıyla et ve süt üretiminin düştüğünü de göz önüne alırsak, açlık ve ithalata bağımlılığı bizim ülkemizin de en büyük sorunları arasında sayabiliriz. Tarım ve hayvancılık toplumun gıda güvencesidir” diye konuştu.
ULUSLARARASI BAKLİYAT YILI
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün 2016 yılını “Uluslararası Bakliyat Yılı” ilan ettiğini kaydeden Alparslan, “Çevresel tehlikeler önlenirken gıda güvencesinin sağlanması amacının yanında, dengeli ve sağlıklı beslenmenin önemli bir parçası olarak bakliyat öne çıkmaktadır. Gerek sürdürülebilir tarım ve ekim nöbeti açısından, gerekse de hayvan beslenmesindeki rolü bakımından, gıda güvencesi ile gıda güvenliğine katkısı ve kırsal yoksulluğu azaltmadaki rolü oldukça fazladır. Bu açılardan, “Dünya Gıda Günü” vesilesiyle bakliyatın önemini bir kez daha vurgulamakta fayda görüyorum” dedi.
Alparslan açıklamasını şöyle sürdürdü;
“Tüketicinin gıdaya erişimi giderek zorlaşırken, sektördeki özelleştirme girişimleri, taşeronlaşma, gıda güvenilirliğini tehdit eden uygulamalar ve ilgili meslek örgütleri, kurum ve kuruluşların görüşü alınmadan yapılan hukuki düzenlemeler, yaşanan sıkıntıları daha da artırmaktadır. Aslında, dünyada yaşanan açlık ve yetersiz beslenmenin nedeni üretim yetersizliği değil, üretim ve tüketimin adaletli bir şekilde sağlanamamasıdır. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde de belirtildiği gibi, insanların temel gereksinimi olan gıdanın eşit ve adil dağıtılmadığı bir dünya güvenli değildir.
Bizler, TMMOB’ye bağlı Odalar olarak, gıdanın ve dünyanın doğal kaynaklarının hegemonya aracı olarak kullanıldığı bir yaşamın sürdürülebilir olmadığını söylüyoruz. Akın Özdemir’in “Türkiye; insanı aç, hayvanı aç, toprağı aç olan bir ülke olmaktan kurtarılmalıdır” sözü amacımızı net bir şekilde özetlemektedir.
Açlığın ve yetersiz beslenmenin gündemde olmadığı, güvenli gıdalar tüketebildiğimiz bir dünya ve Türkiye için; başta politika oluşturucular ve yöneticiler olmak üzere, hep birlikte çaba sarf etmek bir görev olarak görülmelidir.”
Açıklamaya Seyhan Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürü Güven Boğa, Kimya Mühendisleri Odası Güney Bölge Şube Başkanı Ali Çelik ve Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Semih Karademir katıldı.


YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°