ADANA BAROSU A TV’Yİ  RADYO TELEVİZYON ÜST KURULUNA ŞİKAYET ETTİ
Manşet Haber 10.04.2020 15:33:05 0

ADANA BAROSU A TV’Yİ RADYO TELEVİZYON ÜST KURULUNA ŞİKAYET ETTİ

ADANA BAROSU A TV’Yİ RADYO TELEVİZYON ÜST KURULUNA ŞİKAYET ETTİ


 





Adana Baro Başkanı Av. Veli Küçük, A TV'de yayınlanan  “Bir Zamanlar Çukurova“ adlı dizinin 09.04.2020 tarihinde yayınlanan bölümünün bazı sahnelerinde yer alan avukatlık mesleğini küçük düşürücü, itibarsızlaştırmaya yönelik hakaret ve aşağılayıcı ifadeler ile yakışıksız benzetmelerden ötürü Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’na şikayette bulunarak, yayıncı kuruluşu, dizinin senaristlerini ve yapımcılarını kınadı.





Baro Başkanı Av. Veli Küçük, birçok meslek grubu gibi avukatların da televizyon dizilerinde meslekle ilgili görüntülerden ve diyaloglardan rahatsız olduklarını belirterek,  açıklamasında şöyle dedi:





“ATV adlı özel televizyon kanalında yayınlanan ‘BİR ZAMANLAR ÇUKUROVA’ adlı dizinin 9 Nisan 2020 Perşembe günü yayınlanan bölümünde geçen diyalogda; “Sen O Muammer denen herifin kim olduğunu biliyor musun?” “Avukat da alenen yalan söyleyen düzenbaz bir Avukat”  “O herif  Ankaralı adamlara hizmet ediyor, Çukurova’nın topraklarını almak isteyenlerin adamı O, senin hisselerini de O adamlar için almaya çalışıyor.” “O kadar söyledim. Dedimki bak: Bu Avukat O adamların köpeği dedim” “O Avukat bozuntusuna da dedi ki“ gibi sözler sarf edilerek avukatlık mesleğini küçük düşüren  ithamlar yapılmış ve diyaloglar yaşanmış, bu diyaloglarla dizide yer alan kişi değil avukatlık mesleğinin onuru ve saygınlığı zedelenmiştir.





Radyo ve Televizyonların kuruluş ve yayın hizmetleri hakkında kanunun 8. maddesi, medya hizmet sağlayıcılarına; yayın hizmetlerinin insanlık onuruna ve özel hayatın gizliliğine saygılı olma ilkesine aykırı olamayacağını, kişi yada kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremeyeceği yönünde vecibe yüklemiştir.





Hukuk devletinin korunması açısından mesleğimizin temsilcilerine ve barolara önemli görevler düşmektedir. Yukarıda adını andığımız dizi ve yayıncı kuruluş A TV hakkında başkanlığınızca gerekli inceleme yapılarak, Avukatlık mesleğinin   onurunu ve saygınlığını çiğneyen, avukatları toplum ve bireyler nezdinde küçük düşürme konusunda hiçbir tereddüt göstermeyen dizi yapımcıları ve adı geçen televizyon hakkında gerekli cezai müeyyidenin uygulanması, bu yöndeki yayınların durdurulması için yasal girişimde bulunulmuştur.





Avukatların olduğundan farklı gösterilmesi kabul edilemez. Söz konusu dizinin dün yayınlanan bölümlerinden; bu bakış açısı ve ifadeler nedeniyle rahatsızlık duymaktayız. Diziyi, yayıncı kuruluşu, senaristlerini ve yapımcısını kınıyoruz. RTÜK’e yapılan şikayetin ve yasal sürecin takipçisi olacağımızın bilinmesini kamuoyunun bilgisine sunarız.“



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°