“ADANA, BÜFELER KENTİ OLARAK MI ANILACAK?”
Manşet Haber 5.10.2018 13:02:51 0

“ADANA, BÜFELER KENTİ OLARAK MI ANILACAK?”

“ADANA, BÜFELER KENTİ OLARAK MI ANILACAK?”

Dünya Mimarlık Gününde, yapılı çevre ve kent sorunlarına dair açıklamalarda bulunan Ozan Tüzün, konular hakkında yaptığı durum tespitinden hareket ederek, Adana’nın gelecekteki tanımlamasını sorular üzerinden yaptı.
Bu yıl 'Mimarlık... Daha İyi Bir Dünya İçin' temasıyla kutlanan mimarlık günü etkinlikleri çerçevesinde Atatürk Parkı’nda buluşan Mimarlar Odası Adana Şube yönetimi ve üyeleri Atatürk Anıtı’na çelenk bırakıp, saygı duruşunda bulunarak İstiklal Marşı’nı okudu.
Ozan Tüzün, profesyonellerin ve halkın dikkatinin mimarlık ortamına çekilmesi hedeflenen Dünya Mimarlık Günü’nde Mimarlar Odası Adana Şubesi olarak daha iyi bir dünya için kentimize dair görüşlerini kamuoyu ile paylaşmak dileğinde olduklarını söyledi.
Mimarlar Odası Adana Şube Başkanı Ozan Tüzün, törendeki konuşmasında şunları söyledi:
“İmar Barışı” adı altında düzenlenen “’İmar Affı’nın nitelikli kentleşmeye engel olduğu gibi kentimizde kat ilaveleri ve eklentilerde artış izlenmektedir. Söz konusu yasanın fırsata dönüştürülmesinin engellenmesini talep ediyoruz.”
Yakın zamanda yapılacak olan yerel seçimler öncesi sorulacak çok soru olduğunu da açıklayan Başkan Tüzün, “Mevcut ve yakın gelecekte iş başına geçecek kent yöneticilerimiz Adana’yı nasıl tanımlamaktadırlar?
Adana, eko-kent ya da bir akıllı kent olarak yapılandırılabilir mi? Veya Turizm Kenti’ne dönüşmesi mümkün müdür?
Ayrıca Adana’da standart ihale mevzuatı ile elde edilen kamusal yapı ve alanların, proje yarışmalarıyla düzenlenmesinin kente değer katacağını da ifade eden Başkan Tüzün, bu anlamda Adana bir tasarım kenti olabilir mi? ve soyut kültürel miras yapısı olarak tanımladığı Adana Arkeoloji Müze binasının sanatsal etkinliklere ev sahipliği yapmak üzere düzenlenmesini isteyerek Adana kültürel değerlerini gelecek kuşaklara taşıyan bir kent kimliğine sahip olabilir mi?
Kentsel dönüşümde yeniden yapılan kent hakkında projeksiyonu eksik bulan Başkan Tüzün, Adana, yaya haklarına saygılı, engelsiz bir kent olması için kaldırım işgallerinin engellenmesi gerektiğini belirterek, ulaşımın bisikletle çözülmesi için iklimsel ve coğrafi koşulların elverişli olduğuna dikkat çekti. Adana, bir bisiklet kenti olabilir mi? “
“Bazen bir kaldırımın üstünde gazete bayii, bazen bir otoparkta çay ocağı, bazen bir park içinde nargile kafe olarak karşımıza çıkan büfeler görsel kirlilik oluşturmaktadır. Hiç birimiz Adana’nın büfeler kenti olarak anılmasını istemeyiz?” diyen Tüzün, şöyle konuştu:
“Kuşkusuz şehir, kusursuz bir uyum alanı değil, aynı zamanda fikirlerin çatışma alanıdır. Benzer işleri yapan ve aynı şeyleri düşünen insanların değil, farklı işleri yapan ve farklı düşünen insanların beraber mutlu oldukları yerdir. Kenti, sosyalleşmek ve gelişmek için bir araç olarak kullanmak yerine, çıkar sağlamak ve rant için bir obje olarak görmek, yaşadığı alanı sadece sömürmektir. Kent, yöneticileri, sivil toplum örgütleri, meslek odalarıyla toplum menfaatine olan fikirlerin yayıldığı bir ilişkiler ve kararlar merkezidir. Düşüncelerin paylaşılarak küçüldüğü, katkı alınarak azaldığı hiç görülmemiştir.”

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°