ADANA DOĞA KOLEJİ VELİLERİ: OKULUMUZA SAHİP ÇIKIYORUZ
Manşet Haber 17.12.2019 21:39:58 0

ADANA DOĞA KOLEJİ VELİLERİ: OKULUMUZA SAHİP ÇIKIYORUZ

ADANA DOĞA KOLEJİ VELİLERİ: OKULUMUZA SAHİP ÇIKIYORUZ

Ülke genelinde Doğa Koleji Okullarında yaşanan ekonomik krize tepkiler ve eylemler sürüyor.
Adana Doğa Koleji velileri, okulda toplanarak “Mağdur edilen çocuklarımız ve öğretmenlerimiz için buradayız. Okulumuza sahip çıkıyoruz” açıklamasında bulundu.
Tüm Türkiye’deki Doğa Kolejlerinde olduğu gibi Adana Doğa Kolejinde de, öğretmenlerin maaşlarını son bir yıldır gecikerek ödendiğini, son üç aydır tek kuruş dahi maaş ödenmediğine dikkat çeken veliler açıklamalarında şu görüşlere yer verdi:
“Öğretmenlerimiz üç aydan beri borçlanarak asgari düzeyde yaşamaya çalışmış, borç dahi bulamayanlar evindeki eşyalarını, parmağındaki yüzüğünü satmak zorunda kalmış, bu soğuk kış aylarında evindeki elektrikleri ve doğalgazları kesilmiş, kiralarını ödeyememişler, bazı öğretmenlerimiz dolmuş parası dahi bulamayıp, okula yürüyerek gelmektedirler.
Tüm bunlara rağmen çocuklarımızın eğitimlerinin kesintiye uğramaması için öğretmenlerimiz her türlü fedakarlığı yapmaya devam etmişlerdir. Ancak, okuldan ayrılan ve yerine yenisi alınamayan öğretmenler nedeniyle pek çok ders boş geçmekte, genel merkezdeki sözde mali sorunlar nedeniyle merkezi sınavlar ertelenmektedir. Gelinen bu aşamada çocuklarımız eğitim alamaz duruma düşürülmüş, öğretmenlerimiz eğitim veremez hale getirilmiştir.
Dönem başında tüm eğitim ücretleri biz veliler tarafından peşinen ödenmiş olmasına rağmen, toplanan eğitim ücretleri başka kaynaklara aktarılmış ve okul aciz duruma düşürülmüştür. Dönem başından beri hem öğretmenlerimiz hem biz veliler sürekli oyalanmaktayız.
Eğitime devam eden fedakar öğretmenlerimizin ve bizlerin artık dayanacak güçleri kalmamış, umutlarımız tükenmiştir. Bu durum öğretmenlerimizi, çocuklarımızı ve biz velileri içinden çıkılamaz duruma düşürmüştür. Bu yıl sınava girecek 8. ve 12. sınıflarda okuyan binlerce öğrencinin geleceği ile oynanmaktadır. Tüm öğrencilerimizin okul sevgisi ve inancı yok edilmiş, çocuklarımızın psikolojileri bozulmuştur.
Tüm bunlar olurken, bu okula ruhsat veren ve tüm aşamalarda denetim ve yaptırım sorumluluğu olan Milli Eğitim Bakanlığı ise, bu duruma seyirci kalmakta, mağduriyetin finansal çözümüne yönelik hiç bir adım atmamaktadır. Bu durum hiç bir hukuk devletinde kabul edilemez.
Anayasamıza göre,“Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.” Devletimizden, yaşanan bu mağduriyete bir an önce el atmasını, 82.000 öğrencisiyle Türkiye’nin en büyük eğitim kurumu olan Doğa Kolejinin yaşatılmasını, çocuklarımızın mevcut okullarında eğitim ve öğretimlerine devam etmeleri için öğretmenlerimizin, idarecilerimizin ve tüm okul personelinin maaşlarının derhal ödenmesini talep etmekteyiz.
Adana Doğa Koleji velileri olarak bizler, çocuklarımızın ve öğretmenlerimizin mağduriyetleri devam ettiği sürece sesimizi duyurmaya devam edeceğimizi ve bu mağduriyete neden olan tüm sorumlular hakkında yasal haklarımızı kullanacağımızı kamuoyuna bildiririz.”

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°