'ADANA HAK ETTİĞİNİ YAŞAMIYOR!'

'ADANA HAK ETTİĞİNİ YAŞAMIYOR!'

Yurtdışında yaşamını sürdüren bir yakınım, “bu ses, bu gürültü, kentleri yaşam alanı olmaktan çıkarmış” dedi.


Ses, derken;


Özel ya da toplu taşıma araçlarının “meskun mahal/ (yerleşim yeri)” kuralına uymadan yaptıkları hız,


Araçların birbirinden daha çok yayalara çaldıkları korna,


Kent içinde yapılmasına izin verilen alış veriş merkezlerinin oluşturduğu ses karmaşası,


Cadde üzerinde yer alan mağazaların tanıtım amaçlı ses düzenekleri…


Yer adı belirlenirken hem “yaşam alanı” denecek, hem de “yaşam” için gereken kurallar yok sayılacak;


Var mı böyle bir şey?


***


Çevre-Şehircilik Bakanı Murat Kurum, CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in kentlerdeki “ses düzeni” konusundaki sorusuna verdiği yanıtta “2018-19 yıllarında kurallara uymayan 353 işletmeye Çevre Yasası kapsamında işlem yapıldı” sözlerine yer verdi.


Bakan Kurum ayrıca Antalya, İstanbul, Adana, Çanakkale, Eskişehir illerinin ses/ gürültü bakımından ilk beşi oluşturduğunu vurguladı…


Bir yandan bakanlık, bir yandan da yerel yönetimlerin kentlerin “yaşam alanı” olmaktan uzaklaşmasındaki etkisini sorgulamak gerekmiyor mu?


***


Daha bir kente girdiğinizde, kent yüzeyine yayılmış olan yapıların durumu aslında “her şeyi” ele veriyor!


Birkaç gün önce “birkaç” saatlik için Gaziantep’teydim…


İnişli-çıkışlı yer yüzeyine konuşlanmış yapılar, sanki “hep” orada gibi duruyorlardı, sırtarık denecek durumu yoktu, önceki yapılarla arkada bulunanlar birbirini tamamlıyordu, uzaktan/ yakından içi daraltmıyordu, “yaşanacak yer mi, değil mi” sorusunu akla getirmiyordu…


Araçların geçişi, yaptıkları hız, yaydıkları ses/ gürültü “yaşadığımız” gibi değildi!


Bu kaçıncısı olduğunu bilmiyorum ama, kente girişte yapı duvarlarının çatıları kapanan sanayi sitesi bir başka olay…


***


Adana’ya nereden bakarsanız-bakınız; dört-bir yandan girişte tek katlı “müstakil/ (bağlantısız)” evler arsında yarı-göğü delercesine yükselen yapılardan çok göreceksiniz!


Kent içerisinde “nedeni” bilinmeyen yükseltide yapıların yan/ yana duruşlarına, arka planda kalanların gün/ güneş görmekten uzak olduğuna tanık olacaksınız…


Bu yerleşim yerlerine “yaşam alanı” denmekle birlikte, küresel işletmelerin alış veriş merkezlerini hemen yanı-başlarında bulacaksınız!


Bir köy kalabalığındaki insanların dar alanda/ üst-üste, birbirine “küs gibi” olduklarını da…


Bir kentin “yerleşim planı” oluşturulurken göz önünde tutulacak konuların başında insanın “yaşam alanı” olmalı kanımca…


insanın “yaşam alanı” yerine, sistemin “kazanç/ rant kapısı” ön plana çıkınca her şey ters/ yüz oluyor!


Kentin havası değişiyor,


Kentin ses/ gürültü düzeyi artıyor,


Kentin “yaşam alanı” yok oluyor,


Kentin “yaşanırlığı” sözde olsa da, “özde” yitip gidiyor!


***


Geçtiğimiz günlerde Başkan Karalar da belirtmişti, demişti ki, “Adana hak ettiğini yaşamıyor!”


Peki, “kim” getirdi Adana’ya buraya?


Daha otobandan gelirken “içi” karatan yapıların dikilmesine “kim” izin verdi?


Bu yapıların arasındaki caddeler üzerinde açılan çok sesli küresel işletmelerin kent içerisinde konuşlanmasına “kim” sessiz kaldı?


Taşıtların “meskun mahal” demeden yaptıkları hızın, çaldıkları kornanın bu denli “bizdenleşmesine”, Adanalının yaşam alanlarından koparılmasına “kim” neden oldu?


“Kimse” hem bilelim, hem de çözüm üretelim artık!



“DOKUZUNCU” KÖY…


En çok üzüldüğüm konulardan biri de “yapılıyormuş” gibi izlenim verilip de, hiçbir şey “yapmamak” için düzenlenen etkinlikler/ toplantılar, buralarda öne çıkarılan isimler/ kurumlar…


Sokağa, kaldırımda yürüyen yurttaşa, kepengini açarken gülemeyen esnafa, yıllarını okullarda harcayıp da işsizlikle boğuşan gence, mutfağında ocak kaynatamayan kadına, yaşadığımız kente…


Bunlar bizim yaşamımız, gerçeğimiz, gecemiz/ gündüzümüz, gülüşümüz/ ağıtımız…


Buraları tek tek gezip/ görün; yaşamı, insanı göreceksiniz!


Her yanımız “uyuşturucunun” çeşitleriyle çevrili…


Medyası, “iktidarı/ muhalefeti”, kurumları…


Yaşam çıtasını yükseltmek için bir şeyler “yapılıyormuş” gibi, yurttaş adına alınmış kararlar varmış gibi, kentler “yaşanılır” olacakmış gibi…


Yaşamın içinde hiç görmediğimiz, yaşamın içinde yer bulmamasına karşın “her dönem” seçilenlerin yanında olan isimlerle “bir şeyler” yapılacakmış gibi…


Bunları daha yazmadan, bunlara karşı olan tavrımdan dolayı “dokuzuncu” köyden de kovuldum; biliyorum, olsun…


Oktay EROL

13.03.2020 12:07:48

YAZARLAR


ZEYDAN KARALAR: HİZMETTE SİYASİ AYRIM YOK

ENERJİSA’DAN "SEÇİM" AÇIKLAMASI

CHP İL BAŞKANI TANBUROĞLU: KAZANIYORUZ

ÇUKUROVA ÖDÜLÜ TYS BAŞKANI ÖZYALÇINER’E VERİLDİ

SEÇİME 3 GÜN KALA HATIRLADI!

“OMUZ OMUZA YÜRÜMEYE DEVAM EDECEĞİZ ”

“GAZETECİLER SEÇİM SONUÇLARINA ENGELSİZ ULAŞABİLMELİDİR”

KEREM ŞAHİN TMMOB ADANA İKK SEKRETERİ

DEM EŞBAŞKAN ADAYLARI: ADANA’DA İTTİFAK YOK DEM PARTİ VAR!

TÜRKEŞ: ADANALILAR HİZMETİN EN İYİSİNİ HAK EDİYOR

CUMHUR İTTİFAKI 5’İ BİR YERDE

TEMİZLİK TAKINTISI NEDİR? KİMLER DE GÖRÜLÜR?

İKLİM DOSTU KENTLER İÇİN YEREL YÖNETİM ADAYLARINA ÇAĞRI

OYA TEKİN SEYHAN İÇİN EN BÜYÜK HAYALİNİ AÇIKLADI

DIŞİŞLERİ BAKANI FİDAN: HALİL NACAR’IN YANINDAYIZ

TUİK: KRONIK HASTALIĞI OLAN 65+ YAŞTAKI KIŞILERIN ORANI %78, 7

İMO: ŞANTİYELERDE, MÜHENDİSLERE YÖNELİK ŞİDDET SON BULSUN!