Adana Heykelini istiyor
Manşet Haber 19.12.2012 12:50:18 0

Adana Heykelini istiyor

Adana Heykelini istiyor

heykel_imzasiAdana Büyükşehir Belediye Başkan vekili Zihni Aldırmaz, kentlilik bilinci ve tarihsel değerlere sahip çıkma adına çok önemli bir adım attı.

13 Kare Sanat Festivali çerçevesinde “Heykelimi istiyorum” kampanyası festivalin ilk temasını oluşturuyordu. Adana'nın Tepebağ Mahallesi'nde 1882 yılında kaçak kazı ile bulunan ve ABD'ye yine kaçak yollarla kaçırılan Satsneferu Heykeli'nin iade edilmesi için başlatılan kampanyaya ilk imzayı Büyükşehir Belediye Başkanı Zihni Aldırmaz atmıştı. İşte o kampanya da atılan imzaların sayısı 2 bini buldu.

Adanalıların da yoğun desteği ve 39 ayrı sivil toplum kuruluşunun katkılarıyla kampanyada toplanan imzalar bugün Kültür ve Turizm Bakanlığı’na gönderildi.

Halen New York Metropolitan müzesinde sergilenmekte olan 4 bin yıllık Satsneferu Heykelinin iadesi için ellerinden gelen tüm gayreti göstereceklerini dile getiren Başkan vekili Zihni Aldırmaz “Adanalılar olarak Sayın Kültür ve Turizm Bakanımız Ertuğrul Günay’ın çabalarından cesaret alarak başlattığımız bu kampanyanın hedefine ulaşacağına inanıyorum. Sastneferu heykelinin ait olduğu yere, yani güzel Adana’mıza iadesini sağlamayı düşündüğümüz kampanya çerçevesinde toplanan binlerce imzayı Kültür ve Turizm Bakanlığımıza eserle ilgili bilgi ve belgeleri kapsayan bir dilekçe ile başvuruyoruz.” Dedi.

Aldırmaz konunun takipçisi olacaklarını ve insanlık tarihinin önemli merkezlerinden biri olan Adana’nın sahibi olduğu heykeli alması için çabalarının süreceğini vurguladı.

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°