Adana kanıyor
Manşet Haber 17.05.2013 10:28:35 0

Adana kanıyor

Adana kanıyor

Adana için dönüm noktası olabilecek bir seçim sürecine girdik. Şehir yıllarca kötü yönetildi. Kentsel dönüşüm gerçekleştirilememesi şöyle dursun, yeni oluşturulan yerleşim alanları dahi modern şehircilik uygulamalarından çok uzak kaldı. Yıllarca övünülen Kuzey Adana’nın taş yığını, hilkat garibesi, ana bulvarları ‘S’ çizen bir yerleşim alanı olmadığını kim dile getirebilir. Güney Adana’nın temel altyapı donanımından yoksun olmasının üzerine bir de Kuzey Adana’da meydana getirilen beton yığını kent eklendi ve adeta nefessiz kaldık.

adana_ucakKentin fiziki açıdan içler acısı haline, büyük ekonomik sorunların eklenmesi ise canımızı iyice yakıyor. İşsizlikte yıllardır Şırnak’la sonunculukta kafa kafaya gidiyoruz. Bir biz sonuncu oluyoruz, bir onlar. Doğru, 500 bin göç aldık son 30 yılda ama onları kentlileştirmek için, şehre adapte edebilmek için ne yaptık? Geçtiğimiz günlerde Gaziantep’ten bir dev yaratan Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdulkadir Konukoğlu Adana’da işadamlarına hitap etti. Bu konuşma aslında Adana için önemli bir kilometre taşı olmalı. İhracatını 6 milyar dolara yükselten Gaziantep’in en önemli işadamı olarak Konukoğlu, Adana’ya bir zamanlar gıpta ettiklerini, imrendiklerini, fabrikalarından eski makineleri sökerek Gaziantep’e götürdüklerini söyledi. “Adana bizim hayalimizdi, ne oldu Adana’ya? Silkeleyin üzerinizdeki ölü toprağını” diyen Konukoğlu’nun bu sözleri aklıma kazındı, ömür boyunca da çıkmayacak. Gelinen noktada Gaziantep, Adana’nın üç katı ihracat yapıyor. Süper Lig’de bir futbol takımı var ve işadamları yeni ihracat alanları bulmak için yeryüzünü karış karış geziyor.

Adana’da geçmişe oranla kavga kültüründe ve birlikte hareket edememe sorunlarında azalma olduğu gerçek ama buzdağının su altındaki kısmı henüz duruyor. Aytaç Durak’ın görevden alınmasının öncesinde ve sonrasında Adana Büyükşehir Belediye Meclisinde, bugünlerde de Adana Sanayi Odası seçimlerinde gördük ki bu konularda hala problem sona ermiş değil.

Adana kan kaybetmeye devam ediyor. Bu kanı durdurup, geleceğe güvenle yol alabilmek için yerel seçimlerde Adanalı çok dikkatli hareket etmeli. Siyasi partilere de önemli görev düşüyor. Aday belirleme sürecinde camialarının tabanlarına kulak vermeliler. İthal adaylarla bu işler yürümüyor. Adana’nın, kenti, içinde bulunduğu kısır döngüden kurtarabilecek donanıma sahip, şahsi çıkar gözetmeyecek, dürüst, halkın yanında belediye başkanlarına ihtiyacı var. Belediyelerin uzun süredir hortumlandığını bilmeyen yok. Bu hortumlar kapanmadan Adana’dan akan kan durmaz. Arka arkaya yapılacak seçimler büyük fırsat. Durdur kanı Adanalı, şehrin mecali kalmadı…

Utku Sağılır-Haber Türk Güneyli köşe yazısı

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°