Adana Kebap Festivali
GÜNCEL 21.08.2012 00:14:41 0

Adana Kebap Festivali

Adana Kebap Festivali

Yardımcı Doçent Doktor İsmail Güneş, Adana kebabının Adana’ya özgü bir olduğunu, geleneksel hale getirilebileceğini, ruhu olan bir festival niteliğine bürünebileceğini ve  ilgi çekebileceğini ifade etti. İsmail Güneş’in Posta Gazetesi’nde kaleme aldığı yazı şöyle:

 

“Festival Fransızca kökenli “Festivale” sözcüğünden dilimize girmiş bir kelime. Ancak onunda temelinde latince festivus, festus kelimeleri yer alıyor. Birçok ülkeden gelmiş kalabalık çalgıcı, oyuncu ve şarkıcının katılmasıyla yapılan ve birkaç gün süren şenlik anlamına geliyor. Bir başka tanıma göre ise “belli bir sanata ve sanatçıya ayrılmış gösteri serisi.” diye de adlandırılıyor. Festival “şenlik, opera, bale, oda müziği gibi belirli belirli bir müzik dalında veya müzikle beraber değişik sanat dallarında, periyodik olarak genellikle yılda bir düzenlenen etkinlik anlamına geliyor.
Türk Dil kurumu Festivali gerçek anlamıyla tanımlarken dönemi, yapıldığı çevre, katılanların sayısı veya niteliği programla belirtilen ve özel önemi olan sanat gösterisi. , Sinema, tiyatro belli bir sanat dalında oyun ve filmlerin sunulması ve gösterilmesi sonunda ödül veya derece verilmesi biçiminde düzenlenen ulusal veya uluslararası gösteri dizisi, şenlik olarak tanımlıyor ve ülkemizde yaşanan festival adı altındaki curcunayı göz önüne alarak birde bir bölgenin en ünlü ürünü için yapılan gösteri, şenlik şeklinde bir tanım ekliyor. Bu eklenen son tanım başka kaynaklarda yer almasa da böylece ülkemizde tanımlanması güç bazı organizasyonlarda böylece festival adıyla anılmaya başladı ve bu etkinlikler kimliksizlikten kurtulmuş oldu. Aslında ülkemizdeki festivallerin pek çoğunun aslında festivalden çok “belli zamanlarda ve genellikle küçük yerleşme birimlerinde kurulan, sergi niteliğini de taşıyan büyük pazar” anlamına gelen panayır olduğunu bilmemiz gerekiyor.
Festival ve panayırlar baharın gelişinden, sonbahar sonuna kadar ülkemizde sıkça rastladığımız etkinliklerin en başında yer alır. Adeta ülkemizde bir festival enflasyonu yaşanır. Öyle ki bazı yörelerimizde komşu ilçeler birbirleriyle yarışır. Birinin Festivali olurda diğeri durur mu? Bu tatlı rekabet sonucunda genelde bölgenin ünlü olan bir öğesi baz alınarak festival düzenlenir. Ülkemizde yaklaşık 3000 dolayında şenlik, festival, panayır türü organizasyonu bulunuyor. Hepsini burada saymaya olanak yok ama okuyucularımıza anımsatmak için bazı ürün bazlı festivalleri sayarsak; kayısı, yoğurt, portakal, kavun, karpuz, bal, fındık, fıstık, halı, üzüm, elma, sarımsak, dokuma, lületaşı, ceviz, zeytin, çilek , vişne, peynir, tarhana, leblebi, turp gibi ürünlerin festivalleri yapılıyor. Bunun yanı sıra müzik, sinema, edebiyat, tiyatro, heykel vb konulu festivallerde kentlere canlılık kazandırıyor. Sportif festival ve şenliklerin geleneksel konusunu ise güreşler oluşturuyor.
Özellikle ekonomik içeriği olan festivaller bazen sıra dışı yapısıyla bazen ilginç insan görüntüleriyle uluslararası büyük bir turistik faaliyete dönüşebiliyor. İlginç görüntüleriyle dünya basınında geniş yer buluyor. İspanya’nın Buol kasabasında dünyanın en büyük yiyecek savaşı olarak nitelendirebileceğimiz ve günde 40 ton domates’in kullanıldığı La Tomatina festivali yapılıyor ve binlerce kişi bu olayı görebilmek için kasabaya geliyor.
İngiltere, Cooper tepesi geleneksel peynir yuvarlama festivalinde ise bir tepeden aşağıya doğru yuvarlanan tekerlek şeklindeki peynirleri kovalayan insan görüntülerini pek çok kişi anımsayacaktır. Portekiz, Sao Joao Festivalinde ise güzel yiyeceklerle önce ziyafet çekiliyor, tatlı Porto şarabı şehrin sokaklarında adeta akıyor.Sonra çekiçler ortaya çıkıyor ve karşı cinsten biriyle tanışmak isteyenler o kişinin kafasına plastik çekiçle vuruyor. Yeni Zelanda’da Altın makas koyun kırpma festivalinde kalabalık inanılır gibi değil. Tayland, Songkran festivalinde ise yüz binlerce kişi su tabancaları, su dolu balonlarla toplanıyor, herkes birbirine su atıyor. Festival, gelecek yıla ruhu yıkanmış olarak girmeyi temsil ediyor. Fransa Menton şehrinde narenciye festivalindeki portakal ve limonlarla inşa edilen yapılar neden böyle bir festival Mersinde olmaz duygusu uyandırıyor. Venedik festivali ise değişik kostümlerle Avrupa’nın en fantastik karnavalı. Rio karnavalı ise hemen dünya’da herkesin bildiği ve dünyanın her yerinden insanların izlemek için yarıştığı bir görsel şölene dönüşüyor. Oktoberfest için Almanya’yı binlerce turist ziyaret ediyor.
Yukarıdaki festival örneklerine bakınca bugüne kadar dünyaca üne sahip olan Adana Kebabının bir panayır ya da festivale konu olmaması da oldukça şaşırtıcı bir durum. Aslında bu konuda 2005 yılında bir girişim yapılmıştı ve Adana Ticaret Odası “Tescilli Adana Kebabı Festivali”ni 12 Eylül’de Taşköprü'de düzenleyerek bu alanda bir adım atmıştı. Ancak devamı gelmedi. Adana’nın uluslararası alanda en dikkat çekici ürünlerinden birisi kebaptır. Pamuk değişik ülkelerde bulunabilir. Narenciye Festivalinin en güzelini Fransızlar gerçekleştirmektedir. Ama Adana kebabı Adana’ya özgü bir üründür. Geleneksel hale getirilebilir ve ruhu olan bir festival niteliğine bürünebilir ve ilgi çeker. Trafiğe kapatılmış bir Adnan Menderes bulvarında veya Merkez Park çevresindeki göl kenarındaki alanları da içeren yerde, belirli bir düzen içinde kilometreler boyunca kebabın ve beraberinde müzik, sanat etkinliklerinin eş anlı olarak yapıldığını düşünelim. Binlerce insanın görüntüsünün yerden ve havadan yapılan çekimlerle gölün maviliği yeşil ile birleştirilerek tüm dünyaca izlendiğini hayal edin. Bu akıllarda kalıcı bir görüntüdür. Bunu gerçekleştirmek zor olmayacaktır. Her gün binlerce insanın Adana’da yaptığı kebap yeme eylemini kolektif olarak yılda bir gün beraber yapmaktan Adana insanı kaçınmayacaktır.(Posta Gazetesi)


YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°