ADANA MMO’DA TEK ADAY ÜMİT GALİP UNCU
Manşet Haber 8.02.2020 22:56:17 0

ADANA MMO’DA TEK ADAY ÜMİT GALİP UNCU

ADANA MMO’DA TEK ADAY ÜMİT GALİP UNCU

TMMOB Makina Mühendisleri Odası Adana Şubesi’nin 25. Olağan Genel Kurulunda tek aday var. Geçmiş dönem MMO Adana Şubesinde Başkan Yardımcısı olarak görev yapan Ümit Galip Uncu Demokrat Mühendisleri Grubunun tek başkan aday olarak seçimlere gidiyor.

Demokrat Mühendisler Grubu yeni dönem yönetim kurulunda” Ümit Galip Uncu, Mehmet Samim Aldık, Ataol Torun Öztorun, Kerem Şahin, Çağdaş Türköz, Ozan Deniz Toprak, Özgür Çelebi” göreve talip oldu. MMO Adana Şube Başkan Adayı Ümit Galip Uncu, genel kurulun ilk gününde yaptığı konuşmada, “Üyesi olmaktan onur ve gurur duyduğum Makina mühendisleri Odasında, 25. Dönem yönetim kurulu üyesi adayı olarak karşınızda olmak tarifi mümkün olmayan bir heyecan.” Diyerek ş şunları söyledi.
“ Üye sayısı ve dinamiği ile bölgenin en büyük sivil toplum mesleki demokratik kitle örgütlerinden biri olan Makina Mühendisleri Odası, sadece ortaya koyduğu teknik hizmetlerle değil, üye sorunlarını ülke sorunlarından ayırmadan ürettiği tüm bilgi birikimini üyesinin, halkının menfaatlerine ve hizmetine sunarak yoluna devam etmektedir. Ürettiği her teknik hizmette, verdiği tüm eğitimlerde, kongrelerde, konferans ve etkinliklerde, basın açıklamalarında, katıldığı tüm eylemlerde üyesine ve halkına olan sorumluluğunu yerine getirmektedir. Şüphesiz ki gücünü örgütlü üyesinden ve bilimden alan odamız, medeniyet için, başarı için, demokratik bir toplum için, adalet için, en hakiki mürşidin bilim ve fen olduğunu unutmaz ve bu ilkede nirengi noktalarından biri olan Teoman Öztürk’ün sözlerini kendine şiar edinmiştir.

  1. Dönemde de bu yola baş koymuş aday arkadaşlarımı, yol arkadaşlarımı, yoldaşlarımı göstermiş oldukları fedakarlıktan dolayı da tebrik ederim. Zira gitgide kutuplaşan günümüz Türkiye’sinde insiyatif almak, bu yolda emek harcamak cesaret işidir. Dolayısı ile yeni dönemde, yeni yönetim kurulunu ve oda çalışanlarımızı zorlu bir süreç beklemektedir. 25. Dönemin en önemli görevi, en büyük gücü üyeleri ile olan odamızın üyeleri ile olan ilişkilerini geliştirecek, yepyeni bir örgütlenme anlayışı ile projeler oluşturmaktır. “bi merhaba” projesi kapsamında 2 yıllık çalışma dönemi boyunca bütün üyeleri ile en az bir kere göz teması kuracak, her fırsatta üyesini çalışma ortamında ziyaret edecektir.


Günümüz Türkiye’sinde sivil toplum örgütlenme biçimlerini ele aldığımızda, durağanlık ve kendisini sürekli tekrar eden geleneksel yapılarla karşılaşıldığı açıktır. Yerelden başlayarak örgütlerin üyenin önemli bir kesimini dışarıda bırakarak faaliyet gösterdikleri görünmektedir. Halihazırda odaların pasif metodlar ile  yönetildiğini, ancak diğer yandan üye profilinin üçte birinin2010 yılı ve sonrası mezun üyelerden oluştuğunu ve daha proaktif yaklaşımlara ihtiyaç olduğunu dikkate almalıyız. Teknoloji ve iletişim olanakları ile doğru orantıda dönüşen sosyo-kültürel konjonktürde, günümüz nesline ulaşmak ve oda örgütlülüğüne aktif katılımlarını sağlamak için son yıllarda süregelen örgütsel yapıların yeterli olmadığı görülmektedir. Dolayısı ile 25. Dönem yönetim kuruluna düşen en önemli görev, daha güçlü bir oda için daha örgütlü bir oda yaratmak olmalıdır.

Mevcut yapımız çoğunlukçu bir yapı, yani aynı fikre sahip en kalabalık kitleyi
oluşturmayı hedefler iken, artık çoğulcu bir yapıya dönüştürülmelidir. Aynı kaygıları güden ancak farklı fikir
ve yöntemlere sahip insanlara ulaşarak bir senfoni zenginliğine ulaşmak esastır. Üyeleri belirli bir sosyal, ekonomik sınıf gözetilmeksizin sadece ‘’sınıfsal haklar ve duyarlılıklar’’ çerçevesinde bir araya getirmeye çalışılacaktır. Aynı motivasyonla ve benzer kaygılarla çözüm arayan tüm üyeler, fikirler kutsaldır ve kabul görmelidir. Örgütün bu zenginliği, bu dinamiği, tekrar örgüt için kullanılmalı, farklı fikirler demokrat, devrimci, yurtsever kimliklerle buluşturulmalıdır. Aynı
paydada benzer motivasyonlarla buluşan herkesin istedikleri zaman çeşitli organlarda katkı sağlamalarına olanak vermeli, bir nevi Açık Yenilik (günümüz tabiri ile İnovasyon) modeliyle üyelerin katkı vermelerine olanak sağlamalıdır.

Makina Mühendislerinin gerek ekonomik ve özlük sorunları, gerekse mesleki sorunları ülke ve dünya sorunlarının ayrılmaz parçasıdır. Dolayısı ile çözümler de doğal olarak genel çözümlerin, ülke siyasetinin parçasını oluşturacaktır. Kapitalizmin kar hırsının, insanlığı ve insanları karşı karşıya bıraktığı sorunların nasıl aşılacağını,beraber tartışacağız. Şehir, ülke, dünya, çevre, şehir, fabrika, üretim ve hizmet alanı düzeyinde tüm sorunlara bu perspektifle birlikte bakacağız. Makine mühendisleri, emperyalizme karşı mücadele yürüten diğer emek örgütlerinin oluşturacağı her platformda, onlarla beraber olmaya devam edecek, çözümün bir parçası olacaktır. Daha az laf söyleyip daha çok eylem koyacaktır. Şubede oluşturduğu her çözümü de merkeziyetçi demokratik yapının mekanizmalarını kullanarak tüm örgütlülüğe yayacaktır.

Bugüne kadar ortaya koyduğu disiplinli mali politikalar ile gelir gider dengesini koruyan ve tüm muhataplarına karşı mali sorumluluklarını yerine getiren Türkiye’nin en başarılı şubelerinden olan Adana Şube, yine aynı disiplini, ürettiği her teknik hizmete taşıyacak, yaratacağı kaynağı da üyesine en faydalı şekilde nasıl aktaracağını planlayacaktır.

  1. Dönemin en büyük başarılarından biri olan Seyhan, Çukurova, Kozan belediyeleri ile yapılan asansör kontrol protokollerini, kamusal fayda, kamusal yarar prensibi ile irdeleyecek, halkına olan sorumluluğunu en iyi şekilde yerine getirmek için çaba harcayacaktır. Üye sorunlarının şehir, ülke ve dünya sorunlarının ayırt edilemez bir parçası olduğunu bilerek, mühendisliğin her enstrümanını, siyasetinin kullanacağı çözümler haline dönüştürmek için konferanslar, kurultaylar gerekirse kongreler düzenleyecek, düzenlenecek olan organizasyonlara da katkı koymaya devam edecektir.


2020 yılının başından bu yana, bu kadar kısa bir sürede bile gördüklerimiz, 20 yıla yakın zamandır bizi yöneten iktidarın icraatlarının resmidir aslında. Devlet görevlilerinin, iktidar, muhalefet ayırt etmeksizin siyasetçilerin son 10 gündür ülkede yaşananlar ile söylediklerine lütfen dikkatle bakınız; yarısı vatan, millet, bayrak, ezan hamaseti, diğer yarısı başsağlığı ve taziye söylemlerinin arkasındadır. Bizler de maalesef bir mucize bekleyen taraftayız; “sarı saçlı mavi gözlü bir daha gel Samsun’dan”. Ancak gerçek şudur ki, Sarı saçlı mavi gözlüler konsolosluklarda vize kuyruğunda, gidebilen gidiyor, arkalarında da rüzgarla, yağmurla, çığla, karla baş edemeyen bir gidemeyenler ülkesi bırakıyorlar.

Maalesef akla, bilime, mühendisliğe meydan okuyan ülkemizin senelerdir biriktirdiği sorunlar ardı ardına patlıyor.

Bilim insanları aylar öncesinden nokta vererek uyardığı halde, Elazığ’da 41 can gidiyor, Van’da çığ altında kalanları kurtarırken en ilkel metodlar kullanıldığından 38 insan ölüyor. İstanbul’da uçak pistten çıkıyor, 250 metreden yaralılar 1,5 saat sonra otobüsler ile taşınıyor. Kaza mahaline yardıma giden özel harekat polisleri işaret olmadığından kanala uçuyor, aynı saatlerde sabiha gökçen pendik metro tünel inşaatında işçilerin üzerine demir düşüyor, 2 si ağır 4 işçi yaralanıyor ama çağın lideri ne diyor “Türkiye uçuyor diyor”.

Bir mühendis olarak söylüyorum ki; bu felaketlerin hepsi önlenebilirdi. Hiçbiri kader değil, çare örgütlü halkın kamusal gücü bu afetleri önlemek için harekete geçirmesinde.

Bir hayalimiz var. Hayalimizde bir dünya var. Kara kedinin sırf rengi yüzünden dışlanmadığı, sokak hayvanlarının sahipsiz kalmadığı bir dünya. Düğmesi bile olmayan cübbelerin iliklenmeye çalışılmadığı, cebi dolu olanların değil, sözü doğru olanların haklı olduğu bir dünya. Kadının var olduğu, mini etek giymenin suç olmadığı, topuklu ayakkabı sesine tahammülü olmayan insanların at koşturmadığı bir dünya.

Biz çok anlattık bu dünyayı, anlatmaya da devam edeceğiz. Çek defterini vatan zannedenler bizi vatan haini sansınlar. Tam bağımsız Türkiye diyen Denizler, Yusuflar, Hüseyinler henüz fidanken asıldılar. Onları öldürenler hayallerde ölür sandı, Ölmedi bu hayaller ölmeyecek “

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°