Adana
Manşet Haber 16.08.2013 18:31:46 0

Adana'da 35 bilezik çalan soygunculardan biri yakalandı

Adana'da 35 bilezik çalan soygunculardan biri yakalandı

kuyumcu2Adana’da Onur Mahallesi Şakirpaşa Caddesi üzerinde bulunan Karaoğlu Kuyumculuk’a motosikletle gelen biri pompalı tüfekli 3 kişi kuyumcu dükkânı sahibini etkisiz hale getirdikten sonra 35 bileziği alıp kaçtı. Soyguncu olduğu iddia edilen bir kişi gözaltına alınırken, 2 kişi aranıyor

Camekan kırılmayınca soyguncular içeri girip tüfeği kuyumcu Muhittin Karaoğlu ile çalışanların üzerine doğrultup, “Bu bir soygundur, kimse kıpırdamasın, yoksa ölürsünüz” diye tehdit etti. Soyguncular vitrindeki 35 altın bileziği alıp plakasız motosiklete binerek kaçtı.

Soyguncuların kaçmasının ardından kuyumcu polisi arayıp bilgi verdi. Olay yerine gelen polisler güvenlik kamera görüntülerinden soyguncuların Ali B., Azad B. ve Ahmet V. olduğu saptandı.

POLİS ARACI TAŞLANDI

Yapılan operasyonla soygunculardan olduğu iddia edilen Azad B. yakalanıp gözaltına alındı. Azad B.’nin gözaltına alınması üzerine mahalle sakinleri polisleri taşladı. Polis aracının arka camı kırıldı. Şüpheli polis aracı mahalleden güçlükle kaçırılıp emniyet müdürlüğüne götürüldü. 2 soyguncunun yakalanması için çalışma başlatıldı.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°