Adana’da bir ilk
Manşet Haber 27.07.2015 18:58:30 0

Adana’da bir ilk

Adana’da bir ilk

cukurova_su_oyunlari_parki (1)Çukurova Belediyesi tarafından yaptırılan Su Oyun Parkı çocuklar, veliler ve muhtarların da katıldığı bir törenle hizmete açıldı. Çukurova’daki yeşil alan miktarını artırdıklarını belirten Başkan Soner Çetin, “Herkesin içi rahat olsun; 15 ayda 25 park yapan, eski parkları yenileyen çevreci bir başkan var” dedi.

Çukurova Belediye binasını çevreleyen park içerisinde yapılan Su Oyun Parkı Başkan Soner Çetin tarafından hizmete sokuldu. Çok sayıda çocuk ve ailelerin de katıldığı törende konuşan Başkan Soner Çetin, “Yılın en sıcak günlerini yaşarken anlıyoruz ki bu parkı tam zamanında açıyoruz. Bırakın içinde oynamayı, suyu seyretmek bile serinletiyor. İnanın çocuk olasım geldi, çocuklarımızı kıskandım. Burada diledikleri kadar, özgür biçimde ve gönüllerince eğlenip oynayacaklar” diye konuştu.

Çukurova Belediye Başkanı Soner Çetin, açılışa katılan muhtarlara “Her mahallede uygun alanlar bulalım ve küçük de olsa su oyun parklarını Çukurova’nın geneline yayalım” diye öneride bulundu. Başkan Çetin bu önerisini ilgili birim yöneticilerine talimat vererek netleştirdi. Belediye Evleri semtinde ilki gerçekleştirilen su oyun parkına çocuklar herhangi bir ücret ödemeden girebiliyorlarcukurova_su_oyunlari_parki (1)

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°