ADANA’DA FUAR ALANI SAHRA HASTANESİNE DÖNÜŞTÜRÜLÜYOR
Manşet Haber 7.04.2020 15:48:15 0

ADANA’DA FUAR ALANI SAHRA HASTANESİNE DÖNÜŞTÜRÜLÜYOR

ADANA’DA FUAR ALANI SAHRA HASTANESİNE DÖNÜŞTÜRÜLÜYOR






Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 6 Nisan 2020 tarihinde yapılan 20
bin 65 testten 3 bin 135'inin pozitif çıktığını, salgın nedeniyle 73 kişinin
daha yaşamını yitirdiğini ve iyileşen hasta sayısının ise 256 olduğunu
açıkladı. Bakan Koca’nın açıklaması ile salgında yaşamını yitirenlerin toplam
sayısı 574'e yükseldi.









Adana’da Büyükşehir Belediyesi de coronaviris ile ilgili
çalışmalarını sürdürüyor. Belediye,  Çukurova Üniversitesi Eski Hemşire Lojmanında,
koronavirüsü evlerine taşıma riskinden uzak kalmak isteyen sağlık
çalışanlarının dinlenmesi ve konaklaması için başlattığı restorasyon çalışmasını
sonlandırdı. Büyükşehir ekiplerince temizliği, çevre düzenlemesi ve hijyeni de
yapılan tesiste yaklaşık 40 sağlık çalışanı konaklayabilecek.





Tesiste
incelemelerde bulunan Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, sağlık
çalışanlarının koronavirüsle mücadelenin kahramanları olduğunu söyledi. Karalar,
“Sağlık çalışanları koronavirüsle mücadelede cansiperane çalışan ve risk
altında olan bir grup. Onlar için ne yapılsa az. Burası yıkık dökük harabe bir
yerdi. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeki hocalarımızdan talep geldi ve
kısa sürede yaklaşık 50 hemşirenin kalabileceği bir duruma getirdik. Hemşirelerimiz
evlerine koronavirüs götürme endişesi yaşamak istemediklerinden dolayı burada
kalmayı talep ettiler. Biz de bunun gereğini yaptık.” dedi.









KÖTÜ
SENARYOYA KARŞI SAHRA HASTANESİ





Zeydan
Karalar daha sonra,  TÜYAP Fuar Alanı’nda
kurulan sahra hastanesinde incelemelerde bulundu. Başkan Zeydan Karalar şunları
söyledi:“Bundan 10-15 gün önce biz sahra hastanesi
oluşturma kararı verdiğimizde vaka sayısı giderek artıyordu. O zaman Adana’da
bin yatak, koronavirüs hastaları için ayrılmıştı ama biz yetmeyebileceği
düşüncesiyle, tedbir amaçlı sahra hastanesini hazırladık.









Tıbbi açıdan
tam teşekküllü odalar hazırlıyoruz. Sahra hastanesi odasında aspiratör, oksijen
tüpü, EKG cihazı, tansiyon aleti, pansuman tüpü ve diğer aparatlar var. İlk
etapta 108 oda ve yatak hazır hale geliyor. İhtiyaç duyulması halinde sahra
hastanesi bin yataklı hale gelecek şekilde hazırlık yaptık. Her halükarda 250
yataklı bir sahra hastanesini hazır hale getireceğiz. Bu tür bir hastaneyi,
ihtiyaç hasıl olduktan sonra yapmaya başlamak bir anlam ifade etmez. Olası
ihtiyaç durumuna göre şimdiden hazır hale getirilmesi gerekiyordu, biz de öyle
yaptık. Umuyoruz, diliyoruz ki koronavirüsün yayılma hızı azalır ve sahra
hastanesine ihtiyaç kalmaz.









İtalya
örneğinde gördük ki; yeterince hazır değilseniz hastalar sokaklarda,
koridorlarda yatıyor. Bu yüzden biz tedbirli olmak istedik. Burada neredeyse
tam teşekküllü bir hastaneyi aratmayacak oluşum var.”



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°