Adana’da Otomatik Silahlar ve El Bombası
Manşet Haber 16.05.2015 09:43:02 0

Adana’da Otomatik Silahlar ve El Bombası

Adana’da Otomatik Silahlar ve El Bombası

el_bombasiAdana’nın Seyhan İlçesi’ndeki bir evde özel harekat polisinin de deteği ile yapılan aramada otomatik silahlar ve el bombası ele geçirildi, 8 kişi gözaltına alındı.

Şakirpaşa Mahallesi 45001 sokakta Enver endur, hayati tehlike arz edecek şekilde yaralandı. Bu olay sonrası Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliğince gerçekleştirdiği tespit edilen S.T., İ.T. ve M.T.  adlı şüpheliler Ova Mahallesi 44310 Sokak  No: 7 sayılı evde sıkıştırılarak Özel Harekat Şube Müdürlüğü ekipleri desteğiyle yakalandı.otomatik_silah

İl Emniyet Müdürlüğü’nden yapılan açıklamaya göre, Şüphelilerin yakalandığı ev ve belirlenen diğer iki adreste ve bu adreslerin yanında bulunan boş iki arsa içerisinde yapılan aramalarda;1 Adet Kaleşnikov marka uzun namlulu silah, 2 Adet savunma tipi El Bombası, 2 Adet Thomsom marka otomotik tüfek, 2 Adet Av Tüfeği, 2 Adet 9 mm. Çapında tabanca, 2 Adet Çelik Yelek, Tabanca ve tüfeklere ait çok sayıda fişek ele geçirildi.

Evde yakalanan 8 şüpheli şahıs gözaltına alındı. Uyuşturucu ticareti yaptığı bildirilen çete elemanlarının silahla adam yaralama ile ilgili soruşturmanın sürdürüldüğü açıklandı.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°