ADANA
Manşet Haber 30.10.2016 08:22:31 0

ADANA'DA POLİSİN İNTİHARI

ADANA'DA POLİSİN İNTİHARI

Bir kavgaya karışıp beylik tabancasıyla havaya ateş açtığı iddiasıyla arandığı bildirilen polis memuru Hasan Hüseyin Bozbey, başından tabanca ile vurulmuş vaziyette otomobilinde bulundu. Adana’da görev yapan polis memuru Bozbey’in intihar ettiği açıklandı.
Adana Emniyet Müdürlüğü Yabancılar Şubesinde görev yaptığı bildirilen 29 yaşındaki polis memuru HasanHüseyin Bozbey, gönül ilişkisi yaşadığı G.D. ile ayrıldı, son kez buluştuktan sonra evine bıraktı. Bu sırada genç kadının yakınları, polis memuruna saldırınca kurtulabilmek için beylik tabancasıyla havaya ateş açtı, otomobiline binerek olay yerinden uzaklaştı. Silah kullanan polis memuru hakkında şikayet olunca Nöbetçi Cumhuriyet Savcısı polis memurunun bulunarak kimliğine ve beylik tabancasına el konulmasını istedi.
Polis memuru Hasan Hüseyin Bozbey otomobiliyle Sarıçam İlçesi Mustafalar Köyü’nde ormanlık alana geldi. Bir süre sonra da başına ateş etti.Polisin cesedi, ormanlık alanda bulundu. Polis memuru Hasan Hüseyin Bozbey’in cesedi, otopsi için Adli Tıp Kurumu Morgu’na kaldırıldı.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

35.8° / 20.3°