ADANA’DA YAŞAR KEMAL GÜNLERİ
KÜLTÜR-SANAT 12.01.2023 02:35:01 0

ADANA’DA YAŞAR KEMAL GÜNLERİ

ADANA’DA YAŞAR KEMAL GÜNLERİ






Adana Büyükşehir Belediyesi ve Yaşar Kemal Vakfı’nın birlikte gerçekleştirdikleri “Yaşar Kemal Günleri” etkinlikleri, Adana Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu’nda düzenlenen “Bir Evren: Yaşar Kemal’in Çukurovası” paneliyle başladı.





Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar ve Yaşar Kemal Vakfı Başkanı Ayşe Semiha Baban Gökçeli’nin açılış konuşmalarını gerçekleştirdiği panelin moderatörlüğünü Prof. Dr. Muhsine Helimoğlu Yavuz üstlenirken, Yazar Metin Turan, Müzisyen Feryal Öney ve Yazar Mahmut Temizyürek, Yaşar Kemal edebiyatını; toplum belleği, toplum vicdanı, öncü bir doğa kavrayışı, katmanlı insan ve toplum gerçeği gibi pek çok yönüyle kendi pencerelerinden değerlendirdiler.





Yaşar Kemal Vakfı Başkanı Ayşe Semiha Baban Gökçeli, Yaşar Kemal Günleri yolculuğuna nasıl çıktıklarını anlattığı konuşmasında, şunları söyledi:









“Biz bu yolculuğa Başkan Zeydan Karalar’la birlikte, onun öncülüğünde başladık. Yaşar Kemal edebiyatını gençler keşfetsin ve kendi yaratıcılıklarıyla bizlere anlatsınlar, gelecek kuşaklara taşısınlar istedik. Bu amaçla başladığımız yolculuğumuza devam ediyoruz.





Eğitim Yaşar Kemal için çok önemliydi ve büyük tutkusu eğitim tarihinin mucizesi diye baktığı Köy Enstitüleriydi. Köy Enstitülerinde en önemli unsur yaşayarak ve yaratarak öğrenmekti. Yaşar Kemal için asıl olan bilginin huniyle gençlerin beyinlerine aktarılması değildi. Onların yaratarak, var olan bilgiyi yeniden ve yeniden ileriye götürmeleri çok önemliydi. Bundan esinle Yaşar Kemal edebiyatını bir çıkış noktası olarak alıyoruz. O yüzden bizim yaptığımız etkinlikler hiçbir zaman anma etkinlikleri değil. Gençlerle birlikte keşif yolculuğuna çıkmak istedik. Edebiyatın hayatlarına girmesiyle; kendi dünyalarını, değerlerini, çevrelerini, Çukurova’nın müthiş kültürel zenginliğini tanımaları ve içselleştirmeleri temel amaçlarımız. Yaşar Kemal’in yapıtlarından yola çıkarak, gençlerimizle birlikte yaşamımızı zenginleştiren, güçlendiren, ufkumuzu tüm dünyaya açan zevkli keşif süreçleri yaşıyoruz. Bu yıl kitabımız Binboğalar Efsanesi. ‘Sesleriyle Renkleriyle Çukurova’mız’ başlığını taşıyan atölyelerimizde yürütülecek çalışmalarla, gençlerimizin kendi yörelerinin kaybolmaya yüz tutan renklerine, seslerine farkındalık yaratmak istiyoruz. Yaşar Kemal’in Binboğalar Efsanesi de böyle bir çalışma için uygun bir çıkış noktası”





Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar da Yaşar Kemal Günleri’nin önemine değinerek, şunları söyledi:









“Bugün Yaşar Kemal’e dair ne yapsak ne söylesek hep eksik kalacak biliyoruz. Ancak onun adına yakışan tüm çalışmaları elimizden geldiğince destekliyoruz, Yaşar Kemal Vakfı ile birlikte yıllardır yürüttüğümüz değerli projeler bu bakış açısının ürünü. Bu projelerimizde gençlerimiz hep odak noktamız oldu. Yaşar Kemal’in bu coğrafyadaki izi, gençlerimizin zengin kültürel geçmişimizle buluşmasında hep rehberimiz oldu. Onurumuz, gururumuz, bin bir çiçekli bahçemiz Yaşar Kemal’i bir kez daha saygıyla anıyorum. Onu daha iyi tanımak için araştırıp okudukça hayranlığım katlanarak artıyor. Böyle büyük bir değeri, böyle büyük bir ustayı gelecek nesillerin daha iyi tanıması ve anlaması için çaba göstermeye devam edeceğiz. Adana’yı doğasıyla, insanıyla, bütün dokularıyla Yaşar Kemal gibi anlatan henüz olmadı. Yaşar Kemal’in şu sözleri çok önemlidir: ‘Benim kitaplarımı okuyan katil olmasın, savaş düşmanı olsun, insanın insanı sömürmesine karşı çıksın, kimse kimseyi aşağılamasın, kimse kimseyi asimile etmesin, insanlığı asimile etmeye can atan devletlere, hükümetlere olanak verilmesin. Benim kitaplarımı okuyanlar bilsinler ki; bir kültürü yok edenlerin, kendi kültürleri insanlıkları da ellerinden uçmuş gitmiştir. Benim kitaplarımı okuyanlar yoksullarla birlik olsunlar, yoksulluk bütün insanlığın utancıdır. Benim kitaplarımı okuyanlar cümle kötülüklerden arınsınlar.’









Çocukluğumdan beri okuyan bir insan olarak, bu denli güzel, insanı iyiliğe yönlendiren bir cümleler dizisini sadece Yaşar Kemal’de buldum.”





Müzisyen Feryal Öney, konuşmasının ardından bir barak ezgisinden kısa bir bölüm söyledi.





“Bir Evren: Yaşar Kemal’in Çukurovası” Panel konuşmacıları 9 Ocak’ta Anavarza ve Hemite’ye düzenlenen bir geziye de katıldı.





“Sesleriyle Renkleriyle Çukurovamız” Atölyeleri Tanıtım Toplantısı





“Sesleriyle, Renkleriyle Çukurova” projesine katılacak öğretmenler Prof. Dr. Muhsine Helimoğlu Yavuz ile buluşarak ortak bir yol haritası belirleyecekler. Atölyelerin çalışma anlayışı öğrencileri rekabete yönelmeden çevrelerine, doğaya yeniden bakarak, bölgelerini daha iyi tanımaya özenerek yaratıcılıklarını ifade etme olanağı sağlamayı amaçlıyor.  Resim, fotoğraf, kısa film ve drama üzerine yapılacak atölyeler öğrencilere bir edebi eserden yola çıkarak gözlemlerini, algı ve yorumlarını farklı bir sanat diliyle aktarmalarına yardımcı olacak.



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°