Adana’da yine bir iş kazası!
Manşet Haber 18.10.2012 12:27:18 0

Adana’da yine bir iş kazası!

Adana’da yine bir iş kazası!

Adana(Ulus)--TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Abdullah Bakır, işçi güvenliği ve sağlığının üretim sürecinin temel konusu haline getirilmesini isted. Bakır, “İnşaat, ülkemizde en tehlikeli işkollarından biridir, metal işkolundan sonra en fazla kaza inşaat sektöründe yaşanmaktadır.” dedi
Adana’da kanalizasyon çalışması sırasında meydana gelen göçükte bir işçinin yaşamını yitirdiğine dikkat çeken İnşaat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Abdullah Bakır, illere göre iş kazaları sıralamasında Adana’nın her zaman üst sıralarda yer aldığını, 2011 yılı Kasım ayı listesinde üçüncü sıraya kadar çıktığını söyledi. Adana Su ve Kanalizasyon İdaresi’ne (ASKİ) bağlı ekiplerin merkez Çukurova ilçesine bağlı Yurt Mahallesi ara sokaklarında çalışma yaptığı sırada 17 Ekim tarihinde meydana gelen göçük sonucu bir işçinin kazı sırasında gerekli önlemlerin alınmaması nedeniyle hayatını kaybettiğini belirten İMO Başkanı Bakır, hayatını kaybeden işçinin ailesine ve sevenlerine sabır diledi. Bakır, “Ancak bu vahim olay vesilesiyle kamuoyunun iş kazalarını gündemine almasını, üretim süreci bileşenlerinin iş güvenliği ve işçi sağlığı konusuna titizlikle eğilmesini ve siyasi iktidarın ilgili mevzuatta ihtiyaca uygun değişiklikler yapmasını talep ediyoruz.” dedi.
İnşaat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Abdullah Bakır, konuyla ilgili yaptığı açıklamada şu görüşlere yer verdi:

YASA İŞ KAZALARINI ÖNLEMEKTEN UZAK
“Biliniyor ki AKP iktidarı tarafından 2012 tarihinde çıkartılan İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, iş kazaları diyarı haline gelen ülkemizin bu kaderini değiştirmekten uzaktır. Nitekim yasa sonrası bile kazaların önüne geçilememektedir. Çünkü iktidar, yasa hazırlık sürecinde katılımcılığı esas almamış, çalışma yaşamının temel unsuru olan çalışanların sendikalarını sürece dahil etmemiş, sendikalardan gelen önerileri görmezden gelmiştir.

İNŞAAT SEKTÖRÜNDEKİ KAZALAR İLK SIRADA
İnşaat, ülkemizde en tehlikeli işkollarından biridir. Hatta metal işkolundan sonra en fazla kaza inşaat sektöründe yaşanmaktadır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın verilerine göre, Türkiye’de bir yılda gerçekleşen tüm iş kazalarının yüzde 10’u, sürekli iş göremezliklerin yüzde 25’i ve ölümlü işkazalarının yüzde 34’ü inşaat işlerinde gerçekleşmektedir. Ölümlü iş kazalarında ise inşaat sektörü yüzde 25 ile ilk sıradaki yerini bırakmamaktadır.
Türkiye’de giderek artan iş kazalarına karşı yapılması gereken, bu alanı evrensel normlar ölçeğinde düzenlemek,”takdiri ilahi anlayışını” ve kadercilik yaklaşımın devre dışı bırakmak, işçi güvenliği ve sağlığını, üretim sürecinin temel konusu haline getirmektir. “

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°