ADANA’DAN BİR ŞEHİT DAHA
GÜNCEL 18.07.2016 23:45:18 0

ADANA’DAN BİR ŞEHİT DAHA

ADANA’DAN BİR ŞEHİT DAHA

Adana(Ulus)--Darbe girişimi sırasında Gölbaşı'nda bulunan Havacılık Daire Başkanlığı tesislerine düzenlenen bombalı saldırı sonucu şehit olan polis memuru Yunus Uğur, memleketi Adana'da toprağa verildi.yunus_sehitt

Şehit polis memuru Yunus Uğur için Adana Buruk Mezarlığı'nda tören düzenlendi. Dr. Aşkım Tüfekçi Devlet Hastanesi morgundan alınan şehidin naaşı önce baba evine helallik alınması için götürüldü, ardından ise Buruk Mezarlığı'na getirildi.yunus_sehit

Şehidin naaşı meslektaşlarının omzunda cenaze namazının kılınacağı alana getirildi. Burada İl Emniyet Müdürü Cengiz Zeybek şehitle ilgili kısa bir konuşma yaptı. Ardından ise İl Müftüsü Arif Gökçe tarafından şehidin cenaze namazı kıldırıldı.

Daha sonra şehit polis memuru Yunus Uğur naaşı, mezarlık içerisinde bulunan polis şehitliğine götürülerek, gözyaşları defnedildi.yunus_sehit1

Törene Vali Mahmut Demirtaş, Adana Milletvekilleri Fatma Güldemet Sarı, Mehmet Şükrü Erdinç, Necdet Ünüvar, Tamer Dağlı, Zülfikar İnönü Tümer, 6. Mekanize Piyade Tümen ve Garnizon Komutanı Tümgeneral Osman Erbaş, Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü, askeri ve mülki erkân ile çok sayıda vatandaş ve şehidin ailesi ve yakınları katıldı.

 

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°