Adanalılar Katliamı  Unutmadı
Manşet Haber 11.07.2015 14:40:59 0

Adanalılar Katliamı Unutmadı

Adanalılar Katliamı Unutmadı

Adana Balkan Boşnak Türkleri Derneği, Bosna Srebrenica da Sırplar tarafında katledilen 8 bin 372 Boşnak ölümlerinin 20 yılında Merkez Parkta bulunan anıttın önünde düzenlenen törenle anıldı.

Serebrenika unutulmadı (1)Törende konuşan, Adana Balkan Boşnak Türkleri Derneği Başkanı Züleyha Özbek, 11 Temmuz 1995 yılında hem de Avrupa’nın göbeğinde gerçekleştirilen katliamın yılar geçse de unutulmayacağını belirtti. Özbek,’’BM’ye ait 400 Hollandalı askerlerden oluşan kuvvetler bile savunmasız olan bu insanları koruyamamış ve göz göre göre ölmelerine neden olmuşlardır. Sırpların bu savunmasız toplam resmi kaynaklara göre belirlenen 8 bin 372 Boşnak insanın katledilmesi, 2 Dünya savaşından bu yana gerçekleştirilmiş en büyük insan kıyımı özelliği taşıması Avrupa’da hukuksal açıdan belgelenen soykırım olması açısından da tarihe düşürülmüş acı bir nottur. Ama resmi olmayan verilere göre de katledilenlerin sayısı 312 bindir. Hala toplu mezarlar gün yüzüne çıkmaktadır. Dernek olarak bu katliamları hiç unutmayacağız unutturmayacağız.’’şeklinde konuştu.(TARIK AKCAN).Serebrenika unutulmadı (2)

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°