Adanalılara Silivri Daveti
Manşet Haber 31.07.2013 09:16:25 0

Adanalılara Silivri Daveti

Adanalılara Silivri Daveti

silivriyedavetCHP, İP, DP’nin de aralarında bulunduğu birçok sivil toplum kurulusu 5 Ağustos’ta yapılacak duruşmaya tüm Adanalıları davet etti.

Çukurova Gazeteciler Cemiyeti’nde düzenlenen basın toplantısında, “5 Ağustos 2013 günü, Silivri'de herkesi tarihe tanıklık etmeye davet ediyoruz.” Çağrısı yapıldı.

Cumhuriyet Halk Partisi Adana İl Başkanı  Orhan Sümer, İşçi Partisi (İP)Adana İl Başkanı Hayrettin Çavuşoğlu, Demokrat Parti (DP)Adana İl Başkanı Fatih Köylü,  Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD)Adana Şube Başkanı Mehmet Göl, Türkiye Gençlik Birliği Adana Şube Başkanı Eren Dinçsoy, Türkiye Muharip Gaziler Derneği Adana Şube Başkanı Tamer Uman, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Adana Şube Başkanı Cumhure Mülazımoğlu’nun da destek verdiği ifade edilen basın metninde şu görüşlere yer verildi:

“ Silivri zindanlarında bir Partinin Genel Başkanı, seçilmiş Milletvekillerimiz, Siyasetçilerimiz, Değerli Yazarlarımız, Gazetecilerimiz, Bilim Adamlarımız ve Yurtsever Askerlerimiz ile birlikte Genel Kurmay Başkanı hukuksuz ve adaletsiz bir şekilde özgürlüklerinden alıkonulmuşlardır.

Silivri Özel Mahkemelerinde bugüne kadar suçlu olduklarını kanıtlayacak hiçbir somut bilgi ve belge ortaya koyulamamıştır. Kanıt diye ortaya koyulabilen sadece binlerce sayfa sahte ve düzmece belgelerdir. Silivri Özel Mahkemeleri eliyle yapılan tek şey tutukluların savunmalarını 2 saat gibi bir zamanla kısıtlamak, yalancı ve gizli tanıklarla, sahte belgelerle kamuoyunun algısını yanıltarak ve hukuku çiğneyerek hakların gasp edilmesidir. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, savunma avukatlarının tutuklular lehine açıkça ortaya koyduğu kanıtlar ve belgeler mahkemece dikkate alınmamıştır. 57 sanığın savunması alınmadan mahkeme hüküm kurmaya karar vermiştir. Sözün özü; Silivri Özel Yetkili Mahkemeleri hukuksuzluğun, adaleti yok saymanın ve vicdansızlığın kitabını yazmışlardır.

Ayrıca,  AİHM’nin bu yönde bir kararı vardır. Birleşmiş Milletlerin tutuklular lehine açıklamalar yapmıştır.  Anayasa Mahkemesi uzun tutukluluk sürelerini iptal eden içtihat kararı almıştır. Buna rağmen görevi bu davalarla sınırlı olan Silivri Özel Mahkemeleri, bu kararlara uymayarak, kendilerini Anayasa Mahkemesi’nin dahi üzerinde görmektedirler.

Bu durumda Anayasa Mahkemesi Başkanının ya, anayasa Mahkemesinin otoritesini tesis etmesi, ya da istifa etmesi gerekir.

13 Aralık ve 8 Nisan'da nasıl Silivri için hep birlikte direndiysek, nasıl Taksim'de korku duvarlarını yıktıysak, 5 Ağustos'ta da aynı kararlılık ve direnci göstermeliyiz. Çünkü bizler haksızlığın, adaletsizliğin ve hukuksuzluğun hüküm sürdüğü hiçbir olaya kayıtsız kalmadık, 5 Ağustos'ta da kalmayacağımızı tüm dünyaya göstermeliyiz.

Tüm Adanalı hemşerilerimizi ve bütün vatanseverleri 5 Ağustos günü Silivri’de olmaya  çağırıyoruz.

5 Ağustos Silivri Çağrıcıları

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)Adana İl Başkanı Orhan SÜMER, İşçi Partisi (İP)Adana İl Başkanı Hayrettin ÇAVUŞOĞLU, Demokrat Parti (DP)Adana İl Başkanı Fatih KÖYLÜ,

Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD)Adana Şube Başkanı Mehmet GÖL,

Türkiye Gençlik Birliği (TGB)Adana Şube Başkanı Eren DİNÇSOY, Türkiye Muharip Gaziler Derneği Adana Şube Başkanı Tamer Uman, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Adana Şube Başkanı Cumhure Mülazımoğlu”

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°