ADANA’NIN İLK FABRİKASI ‘MÜZE KOMPLEKSİ’NE DÖNÜŞÜYOR
Manşet Haber 25.03.2018 20:15:12 0

ADANA’NIN İLK FABRİKASI ‘MÜZE KOMPLEKSİ’NE DÖNÜŞÜYOR

ADANA’NIN İLK FABRİKASI ‘MÜZE KOMPLEKSİ’NE DÖNÜŞÜYOR

Türkiye’nin ilk 7 sanayi kuruluşundan biri, Adana’nın ilk fabrikası olan ve bir zamanlar Orhan Kemal’in de çalıştığı ‘Murtaza’ romanına esin kaynağı olan Milli Mensucat Fabrikası, Türkiye ve Ortadoğu’nun en büyük Müze Kompleksi’ne dönüşüyor.
İlk etabı olan Arkeoloji ve Mozaik Müzesi, geçtiğimiz yıl Uluslararası Müzeler Günü’nde açılan Adana Müze Kompleksi’nde 18 bini arkeolojik olmak üzere toplam 51 bin tarihi eser sergilenecek. Şuanda 3 bin tarihi eserin sergilendiği Adana Müze Kompleksi, 68 bin 400 metrekareden oluşacak. İçerisinde Kent Müzesi, Sanayi, Etnografya ve Tarım Müzelerinin yer alacağı kompleksin 2. Etabında çalışmalarda tüm hızıyla devam ediyor.
İl Kültür ve Turizm Müdürü Sabri Tari, Türkiye ve Ortadoğu’nun en büyük müzesinin Yaşayan, yaşatan ve öğreten bir müze olduğunu söyledi. Adana Müze Kompleksi’ndeki çalışmalar hakkında bilgi veren Tari; “Bittiğinde Ortadoğu’nun ve Türkiye’nin en büyük müzesi olacak, Kompleks tamamlandığında 68 bin 400 metrekare olacak” dedi.
Adana Müze Kompleksi’nin tarihi eserlerin sergilenmesinin yanında sosyal ve kültürel alanlarıyla da öne çıktığını ifade eden İl Kültür ve Turizm Müdürü Sabri Tari, şöyle konuştu;
“Yeniden bir bina inşa etmek yerine, 2013 yılında AB Bakanı Ömer Çelik’in girişimleri ile eski Milli Mensucat Fabrikası’nın restore edilerek yaşatılması ve aynı zamanda da müzeye çevrilmesi için çalışmalar yapıldı. Burada üç etap proje var. Birinci etap Arkeoloji ve Mozaik bölümüdür. Arkeoloji bölümü açık ve burada Hitit, Asur, Arkaik, Hellenistik, Roma, Doğu Roma, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait eserlerle Çukurova'nın tarihine ışık tutuyor.
“ORHAN KEMAL’DE ÇALIŞTI”
Adana’nın en eski sanayi kuruluşlarından biri olan ünlü yazar Orhan Kemal’in de bir dönem bekçi olarak çalıştığı tarihi Milli Mensucat Fabrikası’nın yerine inşa edilen müze kompleksi içinde; Arkeoloji Müzesi, Kent Müzesi, Tarım Müzesi, Sanayi Müzesi, Etnografya Müzesi, Çocuk Müzesi ve Mozaik Müzesi bulunuyor. Adana Müze Kompleksi’nin içinde ayrıca kafeterya, fuaye, satış birimleri, sinevizyon alanı ve açık alan var.
Mozaik bölümü de bu ay sonu ya da en geç Nisan ayında açılacak. Müzenin toplam alanı 68 bin 530 metrekareden oluşmaktadır. Birinci etap yaklaşık 32 bin metrekare alanda yer alıyor ve bunun 10 bin metrekarelik bölümü kapalı alandan oluşmaktadır. Bunun da 7 bin metrekarelik bölümü arkeoloji ve 3 bin metrekarelik alanı mozaik bölümüdür.
Adana Arkeoloji Müze Kompleksi’nde şuanda 3 bin eserimiz sergilenmektedir. Tarım Müzesi ve Sanayi Müzesi’nde sergilenecek eserleri de ilgili odalar ile yapılacak istişare sonucu belirlenecek.
“SOSYAL DONATILARDA VAR”
Müzenin ikinci etabı için bütçeden pay ayrıldı, ihalesi yapıldı ve ilk kazma vuruldu. Şuan inşaat çalışmaları devam ediyor. 2. Etap yaklaşık 28 bin metrekarelik kapalı alanda ise Kent Müzesi, Sanayi Müzesi, Etnografya Müzesi, Tarım Müzesi ve bunlarla ilişkili sosyal tesisler, konferans salonları, sinema salonu, kütüphane, kafeterya, oyun alanları vb. alanlar bulunmaktadır.
Adana Yeni Arkeoloji Müzesi içerisinde, mozaik müzesi, arkeoloji müzesi, çocuk müzesi, kafeterya, fuaye, idari birimler, satış birimleri, sinevizyon alanı, açık alan peyzaj düzenlemeleri ve dinlenme alanları, teknik birimler ve ıslak hacimler bulunmaktadır.
2020’DE TAMAMLANACAK
Türkiye’nin ve Orta Doğu’nun en büyük müze kompleksi olacak. Projenin 2020 yılı sonuna doğru tamamlanması bekleniyor. AB Bakanı Ömer Çelik’in dediği gibi ‘Yaşayan, yaşatan ve öğreten bir anlayışla yapılıyor. Aile olarak gidildiğinde kahvesini içeceği, çocukların oyun parkında oynayabileceği, tarihi eserleri gezebileceği sosyal donatıları olan bir kompleksimiz var. Konferansların verilebileceği alanları var.
Yaklaşık 50 bin eserimiz var ve bunun 23 bini sikke ve benzeri eserden oluşmaktadır. Geri kalanı arkeolojik ve neolitik eserdir. Adana Müze Kompleksi kentimizin gururu olacak.
MÜZEDE NELER VAR
Adana’nın en eski sanayi kuruluşlarından biri olan ünlü yazar Orhan Kemal’in de bir dönem bekçi olarak çalıştığı tarihi Milli Mensucat Fabrikası’nın yerine inşa edilen müze kompleksi içinde; Arkeoloji Müzesi, Kent Müzesi, Tarım Müzesi, Sanayi Müzesi, Etnografya Müzesi, Çocuk Müzesi ve Mozaik Müzesi bulunuyor. Adana Müze Kompleksi’nin içinde ayrıca kafeterya, fuaye, satış birimleri, sinevizyon alanı ve açık alan var.
Yapımı tamamlanan Arkeoloji Müzesinde, prehistorik dönemden bugüne insanın yaşam serüveninin, dönemlere ait bilgi metinleri, görseller, diaromalar ve canlandırmalar yardımıyla anlatıldığı yedi salon bulunuyor.
Kompleks olarak Türkiye’nin ve Orta Doğu’nun en büyüğü olan müzede sergileme alanı 36.790 metrekareyi buluyor. Tarım Müzesi’nde Adana’nın tarımsal süreci, Sanayi Müzesi’nde ise yine Türkiye’nin ilk sanayi yatırımları sergilenecek. Kent Müzesi’nde kentin geçmişi aydınlatılacak, Etnografya Müzesi’nde kentin kültürel birikimi gözler önüne serilecek. Çocuk Müzesi’nde ise geçmişten günümüze oyuncaklar sergilenecek.
Müzenin salonlarda, Hitit, Asur, Arkaik, Hellenistik, Roma, Doğu Roma, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait heykel, lahit, stel, sunak ve büstler, cam, pişmiş toprak ve bronzdan yapılmış çeşitli kaplar, pişmiş toprak ve bronz kandil, antik dönem küçük heykeller, silindir ve damga mühürler, cam, bronz, altın takılar ile M.Ö. 18 bin yılından bugüne eserler yer alıyor.
MİLLİ MENSUCAT FABRİKASI TARİHİ
Milli Mensucat Fabrikası, 1907'de Ermeni Simyonoğlu evlatlarından Aristidi Kozma tarafından 'Simyonoğlu Fabrikası' adıyla kuruldu. Daha sonra hazineye geçen fabrikanın adı, İttihat ve Terakki yönetimi tarafından ' Milli Fabrika ' olarak değiştirildi.Fransızlar şehri işgal edince fabrika eski sahiplerine geçti.Atatürk'ten Adana'daki sahipsiz fabrikaları yeniden canlandırma talimatı alan tüccar ve Adana milletvekili Nuh Naci Yazgan, milletvekilliğinden istifa ederek.Adana'daki sanayi öncülüğünü üstlendi.Yazgan ,1927'de dönemin diğer iş adamları Mustafa Özgür ,Nuri Has, Seyit Tekin ile birlikte fabrikayı hazineden satın aldı.
Adı yeniden 'Milli Mensucat ' olan fabrikada üretilen 'Aslan' marka vater ve ekstra iplikler, ülkede büyük talep gördü. Fabrika 1978 yılında bu kez biriken borçları nedeniyle tekrar hazineye geçti ve üretimine ara verdi. 1983'te Turgut Özal'ın direktifleri ile iş adamı Mehmet Özüzümcü'ye 49 yıllığına kiraya verilen fabrikanın adı ' Milsan Mensucat' olarak değişti. Milli Mensucat 90 yıldan fazla üretim yaptıktan sonra 2000 yılında makinelerini durdurdu. Fabrikaya, SSK'ya olan borcu nedeniyle Hazine el koydu. Ardından fabrika, Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğü'nün aldığı kararla ' Kültür varlığı endüstri mirası ' olarak tescillendi.
Atatürk'ün iki kez ziyaret ettiği ve kent merkezindeki fabrika, Türkiye’nin 7'inci, Adana'nın ilk sanayi kuruluşu olarak biliniyor. 1930'larda Türk Hava Kuvvetlerine iki uçak hediye eden fabrika, 'Milli Mensucat' adı altında eğitime bir de ilköğretim okulu kazandırdı. Fabrika geçmişte işçilerine özel para basıp dağıtmasıyla da biliniyor.
İsmail BAŞKAN
ADANAULUS.COM




YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°