Kamp Buruk
Manşet Haber 8.01.2013 10:20:33 0

Kamp Buruk'ta kurulacak

Kamp Buruk'ta kurulacak

Çukurova Press Gazetesi’nin haberi şöyle:

cpress8Nereye gitseler sorun götürüyorlar. Hatay’ı huzursuz ettiler, esnafı canından bezdirdiler. Kilis’te kartlarına yüklenen parayı az bulup olay çıkardılar. Gaziantep’te polise saldırıp Türk bayrağı indirdiler. Adana’ya küçük bir grup geldi, kentte kızamık alarmı verildi. Güney mahallelerinde tedirginlik başladı.

BURUK’TA KALACAKLAR
Adana’ya 13 bin Suriyeli sığınmacı daha gelecek. Vali Hüseyin Avni Coş, sığınmacıların Sarıçam ilçesi Buruk Mahallesi civarında kurulacak olan kampa yerleştirileceğini söyledi.
Daha önce sığınmacılar Yüreğir İlçesi'ne bağlı Düzce, Çotlu, Karaoğlanlı ve Ağzıbüyük köylerinin kullandığı bin 500 dönümlük mera alanına yerleştirilmek istenmiş, köylüler bu durumda hayvancılık yapamayacaklarını söyleyince yer seçiminden vazgeçilmişti.

UMARIZ GEREK KALMAZ
Vali Coş, 'Çok yakında bir kamp faaliyete geçireceğiz, bizim kapasitemiz 10 binin üzerinde yaklaşık 13 bin kişilik bir kapasite olacak. Tam dolacak diye bir şey yok. Maksimum kapasite 13 bini kişi. Umarız ki Suriye'deki durum normale döner ve bunlara gerek kalmaz. Komşularımız burada barınmaya burada geçici iskan şartlarında yaşamaya gerek kalmadan, kendi yurtlarında kendi evlerinde insanca yaşayabilsinler, temennimiz bu' dedi.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°