ADANA’YA YAZIK EDİYORSUNUZ
Manşet Haber 16.01.2020 12:18:21 0

ADANA’YA YAZIK EDİYORSUNUZ

ADANA’YA YAZIK EDİYORSUNUZ

CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut, Adana’da yaşanan sel felaketinin ardından kriz toplantısına muhalefet milletvekillerinin çağrılmamasına tepki gösterdi.Milletvekilleri olarak Adana'nın makus talihini yenme konusunda çeşitli defalar birlik beraberlik çağrısı yaptıklarını kaydeden Bulut, “Devletin geleneklerine müdahale ederseniz, ülkemize yazık edersiniz, demokrasiye yazık edersiniz, şehre yazık edersiniz” dedi.
CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut, TBMM Genel Kurulu’nda Adana’da yaşanan sel felaketi ile ilgili konuştu. Adana'da son yüzyılın en büyük sel felaketinin yaşandığını kaydeden Bulut, metrekareye 250 kilo yağmur yağdığını, ancak iktidarın buna rağmen bölgeyi afet bölgesi ilan etmediğini kaydetti.
Sel sonrası bölgeye gelen Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’a teşekkür eden Bulut, hızlı bir şekilde, ilk planda selden etkilenen 3.668 eve yardım yapıldığını, hasarlı 400'e yakın evde ve su altında kalan 123 bin dekar alan için tespitler yapıldığını bildirdi. Bulut, “Bizim umudumuz, isteğimiz, arzumuz burada oluşan hasarın bir an önce karşılanması” dedi.
TOPLANTIYA ÇAĞRILMAMAMIZ BASİT BİR OLAY DEĞİL
Kurum’un ziyaretinden sonra da Adana'ya Meclisin 1'inci partisinin Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik’in geldiğini kaydeden Bulut, Adana Büyükşehir ve ilçe belediye başkanları, Adana AKP milletvekilleri, AKP İl Başkanı ve Vali ile bir toplantı düzenlendiğini belirtti. Toplantıya dair fotoğrafı gösteren Bulut, “Ertesi gün, gazetelere bu fotoğraflar şu servis edildi: 'Çelik, Adana belediye başkanları ve Adana milletvekilleriyle kriz masasında toplantı yaptı' ifadelerini kullandı. Adana’nın diğer milletvekillerinin çağrılmamasına tepki gösteren Bulut, “Adana milletvekilleri olarak Adana'nın makus talihini yenme konusunda çeşitli defalar basın kanalıyla bildirmemize rağmen 'Adana'ya ilişkin ne varsa birlikte çözüme hazırız.' dememize rağmen maalesef bu toplantıya çağrılmadık. Bu toplantıya bir milletvekilinin, Meclisin 2'nci büyük partisinin milletvekilinin çağrılmaması basit, alelade, o gün kendiliğinden gelişmiş bir olay değil” dedi.
DEVLETİN GENETİĞİYLE OYNAMAYIN
Yeni sistemle ilgili referandumun ardından genel seçime gidildiğini, iktidar sözcülerinin “Yasama artık daha kaliteli olacak, yürütme de yasamadan ayrılacak. Hatta, milletvekili bakan olamayacak; şayet bakan olacaksa milletvekilliğinden çıkarılacak' dediğini hatırlatan Bulut, “Bir ilin valisi, bir partinin, Meclisin 1'inci partisinin genel başkan yardımcısıyla böyle yan yana oturabilir mi? Bunu, kendimize yediriyor muyuz? Bunu, devletin geleneklerine yediriyor muyuz? Bunu, seçimde oy istediğiniz anlayışa yediriyor muyuz? Bu, doğru bir şey değil. Devletin genetiğiyle oynadığımızda işte 15 Temmuzlar oldu, hatırlayın. Devletin, demokrasinin geleneğine, bölgenin etkin siyasetçisi sebebiyle böyle müdahale ederseniz maalesef yazık edersiniz; ülkemize yazık edersiniz, demokrasiye yazık edersiniz, şehre yazık edersiniz” dedi.




YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°