ADANA’YI GURURLANDIREAN MÜZE
Manşet Haber 1.08.2016 19:22:24 0

ADANA’YI GURURLANDIREAN MÜZE

ADANA’YI GURURLANDIREAN MÜZE

Adana(Ulus)--Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü, 44 yıldır geleneksel Türk kültürü ve el sanatlarını yaşatan Adana Olgunlaşma Enstitüsü’nün Müze ve Sergi Salonu’nu ziyaret etti. Özel ışıklandırılan vitrinlerde sergilenen eşsiz eserleri görünce büyük gurur yaşayan Başkan Hüseyin Sözlü, Enstitüsü Müdürü Meral Altınkaya’nın şahsında tüm öğretmen, usta öğreticiler ve kursiyerleri tebrik etti.

Başkan Hüseyin Sözlü, beraberinde belediye bürokratlarıyla birlikte Türk el sanatlarını yaşatma, aslını bozmadan modernize etme, bu değerleri ulusal ve uluslararası düzeyde tanıtma vizyonuyla faaliyet yürüten Adana Olgunlaşma Enstitüsü Müze ve Sergi Salonu’nu gezdi. Başkan Sözlü, Türkiye’de marka tescili ve kalite belgesi olan, 5 alanda patent sahibi tek kurum özelliği taşıyan Adana Olgunlaşma Enstitüsü’nün ortaya çıkardığı nadide eserler hakkında Enstitüsü Müdürü Meral Altınkaya bilgiler aldı.
‘BU MÜZEYİ MUTLUKA ZİYARET EDİN’sozlu_olgunlasma (2)
Meral Altınkaya, müzede Osmanlı kadın kıyafetleri, padişah kaftanları, Yörük süslemeli kıyafetler, Karatepe dokumaları, iğne oyaları, boncuk oyaları, Cumhuriyet kadını kıyafetleri, Türk-İslam sanatlarından Kat’ı sanatı, padişah sorguçları, Osmanlı şerbet bardakları ve bardak zarfları, kahve fincan zarfları, padişahların kullandığı tespihler, rölyef, hat ve tezhip çalışılarak hazırlanan Esma-ül Hüsnalar, Hilye-i Şerifler, camii ve saray kapıları, Osmanlı armaları, gümüş ve değerli taşlarla hazırlanan tuğralar ve Adana’yı simgeleyen taş bebeklerin sergilendiğini kaydetti. Altınkaya, Adana Olgunlaşma Enstitüsü’nün oluşturduğu eserler arasında Karatepe, Puduhepa ve Yörük süslemeleri ile hazırlanan özgün eserlerin ulusal ve uluslar arası organizasyonlarda yaklaşık 20 ülkede Türkiye’yi ve doğal olarak Adana’yı başarıyla teslim ettiğini anlattı. Altınkaya, ziyaret anısına Başkan Sözlü’ye bolluk ve bereketi simgeleyen motiflerin üzerinde yer aldığı tespih hediye etti.
‘ESERLER ZARİF, İNCE VE ZEVKLİ RUHUN YANSIMASI’
Müze defterini imzalayan Başkan Sözlü, Adana Olgunlaşma Enstitüsü’nün Türk milli kültürünün, geleneksel süsleme sanatının yaşatılması ve gelecek zamanlara diri bir şekilde ulaştırılması için yürüttüğü çalışmaları takdir etti. Sözlü, “Bu eşsiz çalışmalar, milletimizin güzel sanatlarda, tarihin süzgecinden geçerek, zamanımıza kadar ulaşan ana temalarımızı da yaşatma azmindedir. Sergilenen eserlerde milletimizin zarif, ince ve zevkli ruhunun yansımasını gördüm. Böylesine ince bir sanatı ortaya koyabilen Türk Milleti’nden olmanın gururunu hissettim. Adana Olgunlaşma Enstitüsü’nün yöneticilerini, öğretmenlerini, usta öğreticilerini ve kursiyerlerini bütün kalbimle tebrik ediyorum” diye konuştu

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°