AFGANLI KAÇAKLAR MI, SURİYELİ SIĞINMACILAR MI?
Manşet Haber 30.07.2021 18:50:18 0

AFGANLI KAÇAKLAR MI, SURİYELİ SIĞINMACILAR MI?

AFGANLI KAÇAKLAR MI, SURİYELİ SIĞINMACILAR MI?


“İktidara” yaranmak için Afganlı kaçaklara, Suriyeli sığınmacılara söz söyletmeyenlerin bile, ülkenin “kaçak giriş” bakımından yolgeçen hanına döndüğünün ne anlama geldiğini bildiklerini düşünüyorum!
Böyle bir giriş, böyle bir sessizlik, böyle bir duyarsızlık dünyanın neresinde var; onu da inan bilmiyorum; Afrika’da var mıdır, kabile devletlerinde bu kayıtsızlığa hoş bakılır mı…
Kamyon dolusu Afganlı yakalanıyor, ne olup/ bittiği anlaşılmadan yeni grupların ülkeye girdiğini söylüyor, sınırdan yürüyerek gelen bir kalabalığın video görüntüsü yayınlanıyor…
Ne olduğunu, ne yapılmak istendiğini ne anlatan, ne de anlayan var; şunu çok iyi biliyoruz ki, yurdundan kaçan konuştuğu dili bilen ülkelere değil, anlamadıkları dili konuşan Türkiye sınırlarını geçmeye çalışıyor!
Bir Afganlının önünde başka ülke yok mu, ya da geçtikleri ülkelerde neden kalmak istemiyorlar, neden Türkiye’yi seçiyorlar, neden Türkiye sessizliğini koruyor; bir komplo teoriye yol mu açılıyor?
“İktidar” yandaşları konuşmalarında “yolun” tanımını yapıyor; yeni girişler için yol gösteriyor!
***
Yalnız Afganlılar mı?
Nisan 2011 yılından bu yana beş milyon dolayında Suriyeli sığınmacının Türkiye’ye giriş yaptığı, iç piyasaya verdiği zorluğun yanı sıra elli milyar dolar harcama yapıldığı söyleniyor!
“İktidar” yandaşlarına kalırsanız, “can/ mal güvenliği olmadığı için ülkelerinden kaçan” Suriyeli sığınmacılar, bayramlarda rahatça/ ellerini kollarını sallaya sallaya ülkelerinde gidebiliyor, ancak bayram süresi dolunca yeniden Türkiye’ye dönüyor!
Bu için “yumurta çürüğü” olduğunu gösteriyor!
Öyle “mal, can” korkusu nedeniyle ülkelerinden kaçmadıkları bugün daha iyi anlaşılıyor!
Ben Adana’yı biliyorum… Belirli yörelerde sığınmacılardan geçilmediği gibi, oralarda artık “kendi dillerinden” başka dil de konuşulmuyor!
Giyimleri, yemekleri, kullandıkları abece, işyeri tabelaları ayrı…
Yaşadıkları bölgenin dışına çıktıkları an da “inadına” dillerini konuşmaktan, Türkçeyi anlamadıklarını göstermekten hiç de tedirgin değiller!
Geçtiğimiz hafta Side’de kalabalık gruplarına rastladım! Kadınları siyah çarşaflı, gözlüklü, bakımlı, yaşamlarından hoşnut… Gençlerini bizim gençlerden ayıran yalnız dili değil; ayrıca bizim gençlerden daha rahat, daha özgürler…
Bugün üç askerimizin ocağına “ateş” düştüğünü duydum; bunların sınırlarında, bunların “can/ mal” güvenliği uğruna…
***
Yurdun bir köşesinde “yanan ateş”; bu yurdun insanını hem ısıtır, hem de canını acıtır!
Bunların her ikisinin de “yaşamadığını” ileri süren kendini bilmez/ şımarık döneklerin, sığınmacıları övmekle yatıp/ kalkmaları, hele birinin “çalışıyorlar, ekonomiye katkıları var” diyerek savunması, hele bir eski Fettullah savunucusu çiftin “inadına sığınmacıların yanındayız” diyerek sosyal medyada paylaşım yapmaları belleklere kazınacaktır!
Bundan sonra “kandırıldık/ aldatıldık” yalanları inandırıcı olmayacaktır!
Burada şunu vurgulamakta yarar var:
Türk ulusu, en zor günlerinde bile bir ülkenin insanlarının “yaşam alanlarını” daraltmak yerine, “yaşam alanlarında” özgürce yaşamalarını ilke edinmiştir. Türk ulusu, “yaşam alanına” göz koyulmasını/ yol sayılmasını/ zarar verilmesini istemez!
Yurdun bir köşesinde “yanan ateşi” kendi sanır, kendi bilir, canı acır/ yanar…
***
Birer gün arayla medyada yer haberler vardı…
İlki Bolu Belediyesi’ndendi. Belediye Başkanı Tanju Özcan “yabancı uyruklu kim varsa abonemiz olan, su fiyatlarına, katı atık ücretlerine başta olmak üzere bazı ücretlerde 10 kat zam yapacağız. Türk vatandaşıyla yabancı uyruklu vatandaş aynı fiyattan suyu kullanamayacak” denesiyle birlikte ilk tepki, partisinin Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun geldi.
Torun “Sayın Tanju Özcan’ın yabancılar ile ilgili görüşleri kendisini bağlamaktadır. Cumhuriyet Halk Partisi’nin tutumu, Genel Merkezimiz ile temas kurduğunda kendisine iletilmiştir. Su gibi temel bir yaşam hakkının bırakınız engellenmesi, bu konunun tartışmaya açılması dahi, parti politikalarımız ile taban tabana zıttır” dedi.
Dün de gazeteci Fatih Portakal sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımında çok konuşulacak “kalma koşullarını” sıralarken şunları söyledi:
“Üretmeleri, çalışmaları. Vergi vermeleri. Gerekirse askere gitmeleri. Yan gelip yatmamaları. Devlet tarafından tembelliğe alıştırılmamaları. Göçtükleri bu ülkenin insanları için gelecekte tehlike olmamaları. Bunlar sağlanabilirse kalabilirler tabii.”
***
“İktidar” da, yandaşları da sözlerini ne denli “kardeşlerimiz” diyerek süslemiş olsalar da, bu işin içinde “kardeşliğin” olmadığını, Suriyeli sığınmacı sorunu çözülse bile Afganlı kaçakların “yaşam alanına” dönüştürmeye yönelik çalışmaların/ anlaşmaların olduğu kuşkusu “bende” hep olacak!
Bölge “bu olguya” açık, “iktidar”/ emperyalist ülkeler ellerini kasalarına attıkça olanlardan hoşnut; ancak gelecekte oluşabilecek karmaşa için/ “şimdiden” yurttaşı sorumlu sayacak biçimde komplo teorilerini hazırlayacaklar!
Yine de “yaşam alanını” korumanın bir çaresi olmalı…


Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

YAZARLAR

31.1° / 13.6°