AĞLAMANIN YARARI YOK!
Manşet Haber 29.11.2019 12:37:39 0

AĞLAMANIN YARARI YOK!

AĞLAMANIN YARARI YOK!

Bilimsel düşünce tarzı önce antik Yunan’da ortaya çıktı. Sonra Ortadoğu’da, yani İslam dünyasında çok ciddi tartışmalar oldu ama 1200 lerden sonra boğuldu. Devamında Avrupa da başladı. Ortaçağın karanlık dünyasında boğulan batıda aydınlanma ile birlikte bilimsel düşünce filiz verdi.
Bilimsel düşünce 1700 lerin sonunda teknolojiyi geliştirdi. 1900 lerdebatıher alanda dünyaya hükmetmeye başladı. Ekonomik üstünlük manevi üstünlüğü doğurdu.
Bir zamanlar dünyaya hükmeden Ortadoğu coğrafyası,günümüzde artık bir daha çıkmamacasına tarihin köy kuyusuna gömülüyor.
Avrupa’da kişi başı milli gelir 30-50 bin dolarlarda seyrederken, bizim ülkemizin çok büyük kesimi açlık sınırının altında neredeyse tamamı yoksulluk sınırının altında yaşıyor.
Bu bölgede; salgın hastalıklar, kaçakçılık, rüşvet, adam kayırmaca,umutsuzluk, yoksulluk, işsizlik adaletsizlik, liyakata önem vermeme, vb. hastalıklar olağan olmuş.
Kurumlar yozlaşmış, insanlar yozlaşmış, toplumların çimentosu olan ortak değerler çözülmüş.
Daha da kötüsü, Ortadoğuya da en azından bizim ülkemiz, bölünmenin ideolojik olduğu ve tartışmanın hiç eksik olmadığı bir ülkeden, bölünmenin dini, mezhepsel ve etnik olduğu ama tartışmanın hiç olmadığı bir ülkeyeevrildi.
Anımsayın, yetmişli yıllarda sosyalizm-kapitalizm karşıtlığında taraflar, dünya ve ülkemiz için en iyi yolu tartışıyorduk.
Ve o güzelim tartışmaları bile çok gördüler bize.Batı ve onun yerli işbirlikçileri olan egemenler, bu tartışmaların kendi çıkarlarına zarar vereceğini bildikleri için ülkeyi savaş alanına çevirmekten çekinmediler.
Avrupa’da faşizme karşı birlikte mücadele veren sosyalist ve sağ demokratlar ikinci dünya savaşı sonunda faşizm yenilince kendileri gırtlak gırtlağa geldi.
Sovyetleri yıkmak için birlikte mücadele veren İslamcılar ve batı, Sovyetler dağılınca boğaz boğaza girdi.
Günümüzde asıl endişe verici olansa, ekonomik ve manevi üstünlüğünü koruyamayan batının, hegemonyasını askeri üstünlükle koruma eğilimine girmesiydi. Amerika için savaş, yönetim yöntemine dönüştü.
Amerika’da oy veren her vatandaş, hem kendi ülkesinin hem de dünyanın kaderine hükmetmeye başladı.
Bugün gelinen noktada İslam dünyası bitik, İslam dünyası perişan, pusulasını yitirmiş bir gemi gibi hem kendisine hem de dünyaya zarar verir hale gelmiş.
Çünkü aklı bir kenara koymuş, sorgulayamıyor, üretemiyor, ürettiğini sorgulayıp yeniden üretemiyor.
Bugünü ve geleceğini ipotek altına alarak, yani borçlanarak kurtarabiliyor. Almanya yıllık 300 milyar avro fazla verirken, biz Cumhuriyetin bütün değerlerini sattığımız halde borç içinde yüzüyoruz.
Geleceğe umutla bakamıyoruz. Hal böyle olunca yaşlı insanlar gibi geçmişimize dönmüş, Orta Asya’dan başlayıp Osmanlı ile biten bin yıllık tarihimizle övünüyoruz.
Diyanet işleri başkanlığı eliyle,insanlarımızı“bu dünyanın bir sınav yeri olduğu, asıl olanın öbür dünya, cennet, cehennem olduğu” yalanıyla kandırıyoruz.
Geçim derdine düşmüş, geleceğine umutla bakamayan toplumun bir kesimi, bu yalanlara yürekten inandığı için bu dünyadan umutlarını kesip kendilerini cennete taşıyacak olan tarikatların peşinden gidiyorlar.
Alevi ya da sünnifarketmiyor. Bütün kaleleri mürşitler, şeyhler, gavslar, dedeler tutmuş. Cennetin pasaportunu bu hokkabazlar veriyor. Allah’a ulaşmanın yolu onlardan geçiyor.
Geleceğe bakamayınca, yaşama dini, mezhep ve etnik temelde yaklaşınca da kavga, dövüş ve kargaşa kaçınılmaz oluyor.
Başımıza gelenlerden hep batıyı suçluyoruz. Doğru mu? doğru. Batı Ortadoğu’yla, kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyor. Türkiye şu anda Amerika, Avrupa ve Rusya arasında pinpon topuna dönmüş.
Trump’ın aşağılayıcı, dal geçen, küçümseyen adam yerine koymayan mektubunu önce iç kamuoyundan saklıyoruz. Sonra ortaya çıkınca, kibarca “takdim” ediyoruz. Ettik mi etmedik mi, o da belli değil ya.
Osmanlı’nın son dönemlerinde olduğu gibi gene çözümü dine geri dönerek bulmaya çalışıyoruz. Bütün teknolojik buluşlar Kuran’da varmış fakat biz göremiyormuşuz. Batı bunu gördüğü için ilerliyormuş, vs. vs. yalanlarıyla yönetiliyor ülke.
Herşey yerli, herşey milli diyoruz ama ülkenin en önemli finans ve sanayi kuruluşları batının eline geçmiş.
Ülkenin bekası diyerek neredeyse bütün farklı düşünenleri düşman ilan edip halkı kamplara bölüyoruz.
İçeride bir şey yapamayınca halkın dikkatlerini dışarıya çekiyoruz. Hemen hemen bütün komşularla kavgalıyız.
Ülkeyi geleceğe taşıyamayınca Ortadoğu’nun girdabında, bataklığında yüzüyoruz.
Umutsuzluk, yılgınlık, öfke bürümüş vücudumuzu.Ağlıyoruz, sızlıyoruz.
Oysa ağlamanın yararı yok. Ağlamak, ne bugünü ne de geleceğimizi kurtarır.
Çözüm; laik, demokratik, bilim ve teknoloji temelinde sanayileşmiş bir Türkiye’dir.
28 Kasım 2019
Mahmut TEBERİK

Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

YAZARLAR

24.1° / 11.6°