Ah şu bebeğin gülüşünde olsam
Yağmurun hüzünlü yağışında
Toprağın taze kokusunda
Bir bulut olsam güneşin kapısında
Bir ben olmasam şimdi burada
Okyanusta bir damla olsam
Denizlerden bir dalga
Bir tablo eski zamanlardan kalma
Bir yaprak olsam şu rüzgârda savrulan
Şu yıldızlı gecede bir şiir olsam
Lacivert akşamlarda bir şarkı
Mızrapla damara dokunan bir yaşam
Bir martının çığlığında İstanbul da olsam
Ah bir ben olmasam şimdi burada
Bir ağıt olsam doğudan batıya
Güneyden kuzeye esen bir rüzgâr
Bir dua olsam şu mezar taşında
Ah o deli yaşlarda hep kalsam
Bir ben olmasam şimdi burada
Ah Rusya da bir beyaz gece olsam
Asya da karanlık bir akşam
Bir rüya olsam şu Amerika da ahh
Bir insan gibi yaşasam o Avrupa da
Ah bir ben olmasam şimdi burada
Bir destan olsam Tuna boylarında
Resmi olmayan bir tarih Roma da
Osmanlı da bir muhteşem saltanat
Ah zamanı bu dünya da bir sıfırlasam da
Bir ben olmasam şimdi burada
Bir kiraz ağacı olsam Japonya’nın baharında
Tüm günahlardan arındıran bir nehir Hindistan da
Aniden yağan bir yağmur gün ortasında Fransa da
Viyana da bir ressamın fırça darbesinde olsam
Ah bir ben olmasam şimdi burada
Sönmüş bir yıldız olsam uzaklarda
Bulutları alıp götüren rüzgâr
Karanlıklarda suskun bir ay ışığı
Çekip giden bir gemi limandan
Ah bir ben olmasam şimdi burada
Bir masal olsam Kaf dağının ardında Kafkasya da
Açılsa gökyüzünün perdeleri sonsuza kadar
Elbruz da at sırtında çılgın bir dans
Bir peri kızı olsam mavi gölde Nalçik te
Ah bir ben olmasam şimdi burada
Hilal Uludağ
05.09.2014