AHMET SALTIK

AHMET SALTIK






İflah olmaz bir iyimserim.
En küçük şey beni mutlu eder. Uzak bir dosttan gelen selam,komadaki bir
hastanın elini kıpırdatışı, korkunç bir fırtınadan sonra güneşin kendisini
gösterişi, balkonundan ayakkabı kutusu gösterdi diye tutuklanan kadının savcılıkta
bırakılması, ülke batarken bile bir gün ekonominin düzeleceğine inanabilmek vs.
Şartlar ne kadar kötü olursa olsun, sonunun mutlaka iyi olacağını düşünürüm.





İyimserliğin ötesinde en son
yüzümü güldüren, ümitlendiren ve “Oh, be; böyle insanlarımız da varmış,”
dedirten bir bilim adamı: Prof. Dr. Ahmet Saltık. Yeni tanıdım. Tanışıklığımız
öyle yüz yüze gelmek anlamında değil. Sadece iki kere televizyonda dinledim.





İlki “Orada bir politikacı
var,” diye söz verdiği programdan kaçan prof. unvanlı maskaradan sonra, canlı
yayına bağlanmasıyla, ikincisi de bugün ( 6 Nisan Pazartesi)oldu. iki programı da nefes almadan dinledim. Kim bu,
diye araştırmaya karar verdim.





Beni önce kişisel Web
Sitesinin adı çekti: BİLİMSEL AKILCILIĞIN PUSULA OLDUĞU TIP ve AYDINLANMA
SİTESİ. Ne yapmış diye baktım. Kısaca:





  • Nato bursuyla İngiltere’de
    dil eğitimi almış.
  • Hacettepe Tıp Fakültesini
    bitirmiş, Londra Tıp Fakültesinde staj yapmış.
  • Keban’da SSK ve yeraltı maden işletmesi
    hekimliği yapmış.
  • İstanbul Tıp Fakültesi’nde Halk Sağlığı
    Uzmanı olmuş.
  • Elazığ Lepra (Cüzzam) Hastanesi
    Başhekimliğini yapmış.
  • Bir sürü görevden sonra, Texas School of
    PublicHealth’te eğitim almış.
  • Trakya Üniversitesinde Halk Sağlığı
    Anabilim Dalı’nı kurmuş.
  • Türk Tabipleri Birliği Yüksek Onur
    Kurulu Üyeliği yapmış.
  • Halen Ankara Üniversitesi Halk Sağlığı
    Anabilim Dalı Öğretim Üyesi.
  • 10’u aşkın derneğin kurucusu, yöneticisi,
    ya da üyesi. 
  • Atatürkçü
    Düşünce Derneği Edirne Şubesi başkanı.
  • ADD Genel. Merkez. Onur Kurulu üyesi
  • 258 yerli, 47 adet yabancı bilimsel
    bildiri, yayın ve kitabın yazarı.
  • 11 bilimsel tıp dergisinin yayın
    danışmanı.
  • Kısa kesmek istiyorum ama şunu da
    mutlaka eklemeliyim: Ank. Ün. Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi ve
    Siyaset Bilimi bölümünü de bitirmiş.




Her iki seferde de Corona ile ilgili
konuştu. Düşüncelerini düşündüğü gibi, eğip bükmeden söyledi. O kadar sade ve
anlaşılır bir şekilde konuştu ki, o delikanlı bile anlamıştır. Hazır cevaptı.
Hazır cevaplığı laf cambazlığından değil, hazır ve içselleştirilmiş bilgisinden
geliyordu. Kimseye eyvallahı yoktu. Corona ilgili yapılanları, yapılmayanları
ve yapılması gerekenleri net şekilde açıkladı. Sözü yok edilen kurumlarımıza
getirdi. Sıra Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’ne gelince, Enstitünün
tarihini anlattı ve 2011 yılında 663 sayılı kararname ilke kapatılışını gerçek
sebebi ve tek cümle ile açıkladı: VATANA İHANET.



25.04.2024 BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

İfral TURGUT

6.04.2020 18:35:33

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI