Ak Parti İl Başkanı Yağcı: Particilik yapmayalım.
Manşet Haber 31.08.2012 20:37:26 0

Ak Parti İl Başkanı Yağcı: Particilik yapmayalım.

Ak Parti İl Başkanı Yağcı: Particilik yapmayalım.

AK Parti Adana İl Başkanı Ziyaeddin Yağcı, Vali Hüseyin Avni Coş’un önderliğinde var olan kaosun ortadan kalkabileceğine yönelik açıklamaları ile bazı çevrelerce yanlış anlaşıldığını söyledi.

Geçtiğimiz günlerde il genel ve belediye meclislerinde yaşanan sıkıntıları Adana’nın gündemine taşıyan AK Parti Adana İl Başkanı Ziyaeddin Yağcı, Vali Hüseyin Avni Coş’un önderliğinde var olan kaosun ortadan kalkabileceğine yönelik açıklamaları ile bazı çevrelerce yanlış anlaşıldığını söyledi.

 

“YÖNETİMİ BEĞENMİYORUM”

Ziyaeddin Yağcı, Büyükşehir Belediyesi yönetimini beğenmediğine vurgu yaparak, şahsen herhangi bir ithamda bulunmadı. İçişleri Bakanlığı’nca Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinden uzaklaştırılan Aytaç Durak’ın göreve dönüp dönmeyeceği konusunda açıklamalarda bulunan İl Başkanı Yağcı, “Şahsi hukukum olması itibariyle, Aytaç Beyin böyle olmasını istemezdim. Çünkü benim şahsi hukukum var. Ağabey dediğim bir insandır. Bugün için Aytaç Bey ile ilgili diyeceğim bir söz yok. Bir yönü yargı, bir yönü idari. Her ikisinde de benim rolüm yok” dedi.

 

“İŞİN EHLİ VE DÜRÜST OLMALI”

Bir siyasetçide olması gereken özellikleri sıralayan Yağcı, iyi bir politikacının işin ehli ve dürüst olması gerektiğini belirterek, “Toplumsal akla değer verecek. Yerlileşmiş olacak. Büyükşehirlerde yerli aramak çok gerçekçi değil. Osmaniye’de yerli arayabilirsiniz ama Adana gibi, İstanbul gibi, Ankara gibi, İzmir gibi kentlerde yerli aramaya kalkarsanız, bu hayatın gerçeğine uymaz. Kendini Adanalı hissetmeli, kaba tabirle ısmarlama aday olmamalı. Gelip de bana Hürriyet Mahallesi’ni sormamalı. Küçüksaat’i sormamalı. Burada büyümüş olmalı” diye konuştu.

 

 

“Birbirimizi yıpratmayalım”

EKSPRES Gazetesi’nden İnci Gül’le Kahve Bahane’nin konuğu AK Parti Adana İl Başkanı Ziyaeddin Yağcı idi. Ziyaeddin Ağabey, tecrübeli bir politikacı olmasının yanı sıra güler yüzlü, samimi ve bir o kadar da dürüst birisi. Yaklaşık 8 aydır il başkanlığı yapan Ziyaeddin Yağcı, hakkında çıkan olumsuz haberlere aldırış etmeden partinin kapısını her kesime sonuna kadar açtı. Kimseyi geri çevirmedi. Siyasetin uzun soluklu bir iş olduğunu hatırlatan Ziyaeddin Yağcı, “Belki gelecek sene, belki gelecek ay, belki de gelecek gün bu görevde olmayabilirim” diyor. Ziyaeddin Ağabey ile siz değerli okurlarımızın merak ettiklerini konuştuk. İşte Ziyaeddin Yağcı röportajı;

 

Geçtiğimiz hafta,  önce Milletvekili Ali Küçükaydın ve Necati Çetinkaya, sonrasında ise Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik partililerle bayramlaşma töreni düzenledi. Partinizde bayramlaşma krizi mi yaşandı?

Bayramlaşma töreninin saati bir hafta önceden tespit edilmiş ve ilgililere bildirilmişti. Bayramın birinci günü saat 11.00 olarak kararlaştırılmıştı. Daha sonra sayın Ömer Çelik telefonla arayarak, kendilerinin de katılacağını ancak İstanbul’dan geleceği için bir saat ileri alınmasını istedi. Sayın Genel Başkan Yardımcımız öyle arzu ediyorsa, öyle yapalım dedik. Ali Küçükaydın Bey, İl Başkanlığındaki bayramlaşma töreninin ardından Kozan’da da bayramlaşma töreni tertip etmiş. Necati Çetinkaya’nın çocuğu İzmir’deymiş, o da bayramlaşma töreninin ardından gidebilecek şekilde uçak bileti almış. Ömer Beyin uçağı 40 dakika rötar yaptı. Zaten 11.00 da yapılacak bayramlaşma, 12.00’ye alınmıştı. 40 dakika daha gecikince bir vekilimizin İzmir uçağına yetişmesi gerekiyor, diğer vekilimizin Kozan’daki bayramlaşma törenine katılması lazım. Ömer Bey gelmeden önce vakit darlığı olması hasebiyle partililerle bayramlaştılar. Bunda herhangi bir kasıt, garaz yok. 40 dakika sonra Ömer Bey geldi, hiç odaya girmeden hemen bayramlaşmaya geçtik. Odamda bir çay içtik, sonrasında herkes dağıldı. Bunda herhangi bir fevkaladelik yok. İlla milletvekillerinin hepsinin bir arada bulunması şartı yok. Hepsi birlikte olsaydı dahi iyi olurdu.

 

Milletvekili Ali Küçükaydın’ın önümüzdeki seçimlerde Milliyetçi Hareket Partisi’ne geçmesiyle ilgili söylentiler var. Böyle bir şey söz konusu mu?

Ali Bey, benim 40 yıllık arkadaşım. Gençlik arkadaşımdır. Ali Beyi, mert olarak bilir, tanırım. Öyle bir şeyi Ali Beye yakıştıramam. Kendi de kendine yakıştırmaz. Bu da bir spekülasyondur.

 

Adana’nın yaşadığı sorunları hepimiz biliyoruz. Hatta siz de Adana’nın önünün açılmasına yönelik bir bülten yayımladınız. Bazı kesimlerin de tepkisini aldınız. Bununla ilgili son durum nedir?

Tepki aldığım doğrudur, ama takdir aldığımda bakidir. Bu takdirin biri de sizden geldi. Herkesin anlayışına göre ben tenkit eden arkadaşlarımın tenkit ettiği ölçü içinde Valiyi siyasete müdahale maksadıyla böyle bir şey yazmadığım gibi Valiye karşı bir şey de değildi o. Herkesin bir takdiri var. Bu değerlendirmelere benim de takdirim, siz doğru teşhis ettiniz. Teşekkür ediyorum. Size daha önce de söyledim. Çok genç olmanıza rağmen doğru anladınız meseleyi. Çünkü gördüğüm kadarıyla siz de kasıt yok. Siz meseleyi olduğu gibi anlamışsınız. Bazı arkadaşlar, olmasını istedikleri gibi görmek istiyorlar. Onlara da yapacağımız bir şey yok.

 

“GENEL İKTİDARI DEĞİL, YEREL İKTİDARI KASTETTİM”

Biz iktidar partisiyiz, doğrudur. Valimiz devletin valisidir. Ama bu iktidar tarafından atanmıştır, o da doğrudur. Ancak bizim o beyanatımızdaki konu; genel iktidar değil, yerel iktidardı. Çok net ifadelerimiz var orada. Yerelde meclislerden sağlıklı karar çıkamayışından, gününde karar çıkamayışından mustaribiz. Karar çıkmamasının nedeni de; yerelde hiçbir parti ne biz, ne bir başkası iktidar değil. Orada koalisyonlar var. Mesela, il genel meclisinin başkanı MHP’lidir. Başkan MHP’li de, il genel meclisine hakim değil. İstediği kararı çıkaramaz başkan. Büyükşehir’de başkan bağımsıdır. Bağımsız zaten hakim değil. Hiçbir parti de hakim değil. Ne biz, ne de başkası. Seyhan’da da bu durum aynı. Azim Öztürk Hoca bizim partiden ama meclise CHP hakim. Dolayısıyla herhangi bir yerde sağlıklı bir karar ve gerektiği anda bir karar alınamıyor. Bu da bizi sıkıntıya sokuyor. Bir partinin başkanı olarak diğer partilere bir davette bulunsam benim davetim ne ölçüde geçerli olabilir. Belki insan olarak birbirimizi sevebiliriz. İnsan olarak birbirimizi kırmak istemeyebiliriz. Netice itibariyle herkes bir partinin başkanı. Bana tabi olarak benim davetime katılıp da bir şey yapmak istemeyebilirler. O nedenle onları da zor durumda bırakmamak için aklımca yanılmış olabilirim. İnsanım yanılmış olabilirim.

 

“BU ŞEHİR HEPİMİZİN”

Sayın Valimizi inisiyatif almasıyla böyle bir toplantı gerçekleşebilir sandım. Tekrar ediyorum; yanılabilirim ama niyetim buydu. Sayın Valimizin inisiyatifinde parti başkanları, belediye başkanları bir araya gelebilir. Bu şehir hepimizin. Burada particilik yapmayalım. Alınması gereken kararları hep beraber konuşalım, yanlış olsa bile kararsız kalmaktan daha iyidir, bir karar almak. Yanlış olur, bir süre sonra düzeltirsin. Ama kararsız kaldığınızda hiçbir şey yapamazsınız. Çözüm üretemezsiniz. Şimdi adam yatırım yapacak, imar tadilatı gerekiyor. Eğer köylerdeyse İl Genel Meclisinden bu kararın çıkması lazım. Şehir merkezinde ise şehir planları iptal olmuş. Şimdi 25.000’lik mi, 5.000’lik mi, yoksa 1000’lik mi uygulanacak belli değil. Bir kargaşa, kaos var. Çözemiyoruz, her kafadan bir ses çıkıyor. Bunu Valinin öncülüğünde partiler bir araya gelsin ve bir çözüm üretebilir miyiz arayışıydı benim düşüncem. Yoksa görevimi Valiye yüklemek değil. İktidar partisi olarak genelde zaten mesele yok. Ama yerelde iktidar değilim. Bir kısım arkadaşlara bunu anlatamadım. Yine de kusuru kendimde buluyorum. Herkes anlar diye düşündüm ama herkes İnci Gül değilmiş.

 

Her zaman ağabey oldunuz. Partiniz size bir ağabeylik daha yap, yerel seçimlerde “aday ol” derse, aday olur musunuz?

Böyle bir teklif gelmedi. Çünkü zamanı değil. Henüz Anayasa değişikliği yapılmadığı için bir buçuk yıl var. Her işin bir raconu var. Şu anda gündemde de böyle bir şey yok. Bir de benim yapımı bilenler bilir. Ben ömrüm boyunca bir yere asla talip olmamışımdır. Bize ihtiyaç varsa, şu göreve gelir misin derlerse, biz de uygun görürsek oluruz. Bir teklif olmasa da hiç umurumda olmaz. İşim var, gücüm var. Teklif ederlerse, “kabul ederim” diye bir şey de yok. Uyarsa, benim o an ki şartlarım uyuyorsa kabul edebilirim. Yoksa teşekkür ederim. İleride böyle bir teklif olur mu, sanmıyorum. Ben zaten aday olmam.

 

Siz tecrübeli bir siyasetçisiniz. Adana’nın da sizin gibi tecrübeli isimlere ihtiyacı var. Neden aday olmayı düşünmüyorsunuz?

Benim yapım öyle, ben aday olmam. Adana’da tecrübeli insan çok. Neyse bugünün konusu değil bu.

 

Sayın Yağcı, sizce bir siyasetçi de olması gereken özellikler neler olmalıdır?

Bir kere her şeyin başında ehliyet, sonra salahat yani dürüstlük. İşin ehli olacak, dürüst olacak. İstişareye önem verecek. Hani şimdi ortak akıl deniyor ya. Hangi ismi verirsiniz verin, toplumun aklından istifade edeceksiniz. Meclisler de bunlar için var. Toplumsal akla değer verecek. Yerlileşmiş olacak. Büyükşehirlerde yerli aramak çok gerçekçi değil. Osmaniye’de yerli arayabilirsiniz ama Adana gibi, İstanbul gibi, Ankara gibi, İzmir gibi kentlerde yerli aramaya kalkarsanız, bu hayatın gerçeğine uymaz. Kendini Adanalı hissetmeli, kaba tabirle ısmarlama aday olmamalı. Gelip de bana Hürriyet Mahallesi’ni sormamalı. Küçüksaat’i sormamalı. Burada büyümüş olmalı. Tabir caizse; anasının, babasının mezarı burada olduğu gibi kendisi de mezar yerini buradan almalı.

 

Bir adayın bu özellikleri taşımasının yanı sıra son söz parti liderinin iki dudağı arasında.

Ben il başkanıyım, sayın genel başkan günü geldiğinde herhalde bizimle istişare edecektir. Bizim söyleyeceğimiz bu olacaktır. Bize danışmasa bile sayın Genel Başkanımız, bugün Türkiye’deki politikacıların içinde sanıyorum en tecrübelisidir. Lise çağlarından beri politikanın içinde ve bu politikanın her kademesinde bu olmuş, kendisi her kademeye aday olmuş. Kimisini kazanmış, kimisin kazanamamış. Bizden daha tecrübelidir. Bizle istişare etmese bile bizim ne düşündüğümüzü yani doğruyu bilebilecek durumdadır. İnsanoğlu yanılmaz mı? Yanılır. Ama tecrübeli insanların yanılma ihtimali daha azdır. İyi bir aday ile çıkacağız ve Adana’yı bu kaostan kurtaracağız.

 

Şu ana dek sorduğum soruların cevaplarında Zihni Aldırmaz’ın “Ortak Akıl” projesini pek desteklemediğinizi hissettim.

İsimlendirmek çok önemli değil. Toplumsal akıl. Eskiden mahşeri vicdan diyorlardı. Şimdi kamuoyu deniyor.

 

Meclisteki kaosta ortak bir noktada birleşemediklerinden kaynaklanıyor. Şu anki yönetimi beğenmiyorsunuz diyebilir miyiz?

Şu anki yönetimi beğenmiyorum ama herhangi bir şahsa da itham etmiyorum. Bu şartlar da böyle olmuş diyorum.

 

Peki, Aytaç Durak görevine iade edilmez mi?

O beni aşan bir şey. Çünkü bazı davaları yargıda, yargının dışında idari olarak bakanlıkta bazı bilgiler vardır ben onlara vakıf değilim. Ben şahsi hukukum olması itibariyle, Aytaç Beyin böyle olmasını istemezdim. Çünkü benim şahsi hukukum var. Ağabey dediğim bir insandır. Bugün için Aytaç Beye diyeceğim bir söz yok. Bir yönü yargı, bir yönü idari. Her ikisinde de benim rolüm yok.

 

İktidar partisinin il başkanı olarak bir ilke imza attınız ve muhalefet parti başkanlarını ziyaret ettiniz. Kamuoyu da bu durumu takdirle karşıladı.

Biz diğer partilerle düşman değiliz ki rakibiz. Bu ülkeye en iyi hizmeti nasıl sunabiliriz. Biz bir yarış içindeyiz. Hizmette rekabetimiz var ama biz birbirimizin düşmanı değiliz. Benim yaptığım iş normal bir şeydir. Ama maalesef bu toplum normali görmeye hasret. Benim bu ziyaretim çok da beğenilerek karşılandı. Bana göre ben tabi bir iş yaptım. Bu sırf benim tarafımdan yapılan bir şey de değil. O arkadaşlarımızda bize cevap verdiler.

 

Siyasette genelde çekememezlik var.

İnsanın tabiatında da var bu. Keşke olmasa. Habil ve Kabil’den beri var. İki kardeş birbirini çekememiş. Biz de kardeşiz. Bu ülkede yaşayan insanlar, bu partililer hepimiz birbirimizin kardeşleriyiz. Bir beşeri vasıf olarak görüyorum. Olabileceğini de normal karşılıyorum.

 

Eklemek istedikleriniz ya da mesajınız ne olacak?

Medya-siyasetçi ilişkileri bakımından herkes birbirini makul birer insanlar olarak görmeli. Her birimiz farklı düşünebiliriz. Ülkemizin ve şehrimizin problemlerine farklı çözümler de üretebiliriz. Bu birbirine zıtta olabilir. Ama kabul etmeyiz ki birbirimizin düşmanı değiliz. Hiçbirimiz bu kente kötülük olsun diye bir şey üretmiyoruz. Ama akıl akıldan üstündür. Birimiz belki daha gerçekçi işlerin peşindeyiz, kimimiz biraz daha hayatın gerçeğine uymayacak veya ülkenin şartlarına uymayacak şeyler teklif edebiliriz. Birbirimize düşmanca davranmamalıyız. Ama iftira atmamalıyız. Bazı yayın organlarında –benim ona medya demeye de dilim varmıyor- bazı aklı evvellerin yazılarını okuyorum. Onlar adına üzülüyorum. Kendim bakımından gülüp geçiyorum ama onlar adına üzülüyorum. Bir insan nasıl bu kadar bayağılaşabilir diye düşünüyorum. Evvela bir senaryoyu yazıyor sonra hakikat kabul ederek yorumlar yapmaya başlıyor. 7 buçuk aydır bunların hiçbirine cevap vermedim. Onlara siz yalan yazıyorsunuz demeyi bile tenezzül etmiyorum. Çünkü o seviyede görmüyorum. Bir insan farklı değerlendirebilir. Onlara açıklama yapıyorum. Bu toplum beni de, onları da bilir.

 

“BİRBİRİMİZİ YIPRATMAYALIM”

Biz birbirimizin düşmanı değiliz, olmamalıyız. Farklı düşünebiliriz. Herkes beni sevmeye mecbur değil, ama bana iftira etmeye de kimsenin hakkı yok. Ben de herkesi sevmeye mecbur değilim. Ama saygı duymam gerekir. Sizin bir halinizi beğenmiyorsam, sizi tenkitte edebilirim. Ama siz de olmayan hali varmış gibi söyleyerek arkadan tenkit etmeye kalkarsam; bu iftira olur, çirkef olur, çamur olur. Ve çirkef evvela sahibinin üzerine sıçrar. Yazık, birbirimizi yıpratmayalım.  Çünkü bu makamlar gelip geçici. Ben bu makama kendim isteyerek gelmedim, gönülsüz de gelmedim. Bir görev verildi, severek de yapmaya çalışıyorum. Belki gelecek sene, belki gelecek ay, belki de gelecek gün bu görevde olmayabilirim.

 

Görevden alınma durumunuz mu var?

Yok. Süleyman Demirel’in bir sözü var; “Siyasette 1 saat uzun zaman.” Şartlar değişir, şöyle olur, böyle olur. Herhangi bir görevdeki bir arkadaşımız oradan ayrılır, başka bir göreve gider. Bu da hayatın bir akışı. Normal işlerdir. Bunların hiçbiri anormal değil. Bunların hiçbiri de babamızdan kalmadı. Ben bu makamdayım, kıyamete kadar da burada kalacağım. Yok, yok böyle bir şey. Biz de bir gün ayrılacağız. Bu şehirde yaşıyoruz. Yüz yüze bakacağız.

 

 

Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

YAZARLAR

31.1° / 13.6°