Ak Parti Milletvekili Gürkan’dan şiddet itirafı
Manşet Haber 24.11.2012 15:56:29 0

Ak Parti Milletvekili Gürkan’dan şiddet itirafı

Ak Parti Milletvekili Gürkan’dan şiddet itirafı

Adana(Ulus)--Milletvekili Fatoş Gürkan, kadına karşı uygulanan şiddetin ulaştığı boyutun utanç verici olduğunu söyledi ve ekledi: Her 10 kadından 6’sı şiddet görüyor

Ak Parti Adana Milletvekili Av. Fatoş Gürkan,  BM rakamlarına göre dünya genelinde yaklaşık her on kadından altısı hayatının herhangi bir döneminde fiziksel, psikolojik veya cinsel şiddete maruz kaldığını belirtti. Gürkan 21. yüzyıl dünyasında kadına karşı uygulanan şiddetin ulaştığı boyutun, bugün böyle bir günü anmamanın da utanç verici olduğunu söyledi.

‘25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslar Arası Mücadele ve Dayanışma Günü’  sebebiyle bir yazılı açıklama yapan Milletvekili Fatoş Gürkan, Kadına yönelik şiddetin bir insanlık suçu olduğunu hatırlattı.

Dünya genelinde, hayat standartlarının ve insana verilen değerin yüksek olduğu iddia edilen ülkelerde bile kadınların şiddete maruz kalıyor olması durumun ciddiyetini açıkça ortaya koyduğunu ifaden eden Gürkan, açıklamasında şunları kaydetti:

“Tüm Dünyada olduğu gibi ülkemizde de Kadınlarımız şiddete maruz kalmaktadır. 21. yüzyıl Türkiye’sinde de kadınlarımızın toplumdaki konumlarının güçlendirilmesi konusunda hala atılması gereken adımlar olduğu ortadadır.

Özellikle son yıllarda Hükümetimiz döneminde, Kadına yönelik şiddetin engellemesi amacıyla birçok ileri düzenlemeler gerçekleştirilmiş ve cezai yaptırımlar arttırılmıştır. Bu düzenlemelerle beraber kadına yönelik şiddetin önlenmesi adına büyük mesafe kat edilmiştir.  Başbakanımızın önderliğinde ve ilgili Bakanlıklarımızın büyük gayretleriyle kadınlarımızın toplumsal statüsünün yükseltilmesi, sosyal ve ekonomik hayatta maruz kaldıkları ayrımcılığın ve kadınlara yönelik şiddetin ortadan kaldırılması ve kadınlarımızın arzu edilen konuma ulaşmasına yönelik önemli çalışmalara imza atılmıştır.

 

ÖNLEM VE KORUMA TEDBİRLERİ ALINDI

 

2004 Yılında yürürlüğe giren Belediye Kanunu ile “Büyükşehir Belediyeleri ile nüfusu 50.000.’i geçen belediyelere, kadınlar ve çocuklar için koruma evleri açma yükümlülüğü getirildi. 2005 yılına Kadın-Erkek eşitliği gözetilerek hazırlanan Yeni Türk Ceza Kanunu’nda, kadının mağdur olduğu birçok suç topluma karşı işlenen suçlar kapsamından çıkarılıp, kişilere karşı işlenen suçlar kapsamına alınarak cezaları ağırlaştırılmıştır. Ayrıca, Töre’ cinayetleri faillerinin Kanunda öngörülen en ağır ceza olan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası  ile cezalandırılması hükmü getirildi. 2005 Töre ve Namus Cinayetleri ile Kadınlara ve Çocuklara Yönelik Şiddetin Sebeplerinin araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis araştırması komisyonu kurularak önemli çalışmalara imza attı. “Çocuk ve Kadınlara Yönelik Şiddet Hareketleri ile Töre ve Namus Cinayetlerinin Önlenmesi için Alınacak Tedbirler” konulu Başbakanlık Genelgesi yürürlüğe girdi. 2009 tarihinde TBMM  Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu kurularak Kadınların toplumsal hayatın her alanın da hak ettiği konuma ulaştırılması için çalışmalarını sürdürmektedir.

2008-2013 döneminde uygulanmak üzere “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Eylem Planı” hazırlandı. Söz konusu Ulusal Eylem Planı; Pekin Eylem Platformunda tanımlanan kritik alanlardan “Kadının Eğitimi ve Öğretimi”, “Kadın ve Ekonomi”, “Kadın ve Yoksulluk”, “Kadın ve Sağlık”, “Yetki ve Karar Alma Süreçlerine Katılım”, “Kadın ve Çevre”, “Kadın ve Medya”, “Kadının İnsan Hakları”, “Kız Çocukları” ve “Kadının İlerlemesinde Kurumsal Mekanizmalar” konu başlıkları kapsamında hazırlanmıştır.

12 Eylül 2010 yılında Anayasa’da yapılan değişiklikle, Kadınlar pozitif ayrımcılık kapsamına alındı. Yine en son yapılan yasal düzenleme ile 9 Mart 2012 tarihinde “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” kabul edilerek bu alanda çok güçlü önleme ve koruma tedbirleri getirilmiştir.

 

ŞİDDETE KARŞI DAYANIŞMA İÇİNDE OLALIM

 

Yapılan bunca çalışmaya ve yasal düzenlemelere rağmen kadına yönelik şiddetin devam ediyor olması, esas değişimin toplumsal zihniyette yapılmasının çok daha önemli olduğunu ortaya koymaktadır.

Maalesef toplumumuzda halen ömür boyu hapis cezası almayı göze alarak töre ve namus saikiyle kadınlarımızı öldürülmektedir. Bu örnekten de anlaşılacağı gibi Cezai müeyyideleri ne kadar arttırsanız da toplum da kadının yeri ve toplumdaki algılanış biçimini değiştirmediğiniz sürece şiddeti tam olarak engelleyemezsiniz.

Nereden ve kimden gelirse gelsin kadına uygulanan her türlü şiddet ve ayrımcılığa karşı toplumumuzu mücadele ve dayanışmaya davet ediyorum. Kadını ve Erkeği ile mutlu, huzurlu ve güçlü bir Türkiye hedefimize ulaşmak için bizlerde, üzerimize düşen vekâlet görevini hakkıyla yapmaya çalışmaktayız. Unutmayalım ki sevgi ve saygının her problemi çözeceği gerçeğiyle şiddetin hiçbir türünün yaşanmadığı, herkesin insan olma onur ve değerini yaşadığı bir toplum olma dileklerimle saygılar sunarım” dedi.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°