Akademisyenler Yabancı Dil Sınavından Çaktı mı?

Akademisyenler Yabancı Dil Sınavından Çaktı mı?

Kişinin kendini ifade etmesi ağırlıklı olarak dil yolu ile sağlanmaktadır. Her ne kadar bilim dili matematik olsa da bilimsel bilgiye ulaşmak, ürettiğimiz bilgiyi uluslararası alanda tartışmaya açmak, uluslararası bir toplantıya katılmak, bir bilimsel sunum yapmak, başkasının sunumlarını anlamak açısından bilim dünyasında yabancı dil özellikle İngilizce bilmek artık bir zorunluluktur. Günümüzde İngilizce artık dünyada bilgisayarın, ulaşımın, bilimin önemli bir ortak dili konumuna gelmiştir. Oregon Üniversitesi dil bilimcisi Prof. Petey Young, okullarda öğrendiğimiz İngilizce ile bilimsel makale yazmanın imkânsız olduğunu belirtiyor. Bilim üreten ülkeler doğal olarak onu tanımlamak ve isimlendirdikleri için dil canlı bir organ olarak gelişiyor.

İletişim çağı ile birlikte dünya bir birine yaklaşırken, insanlığın var oluşu ile yeryüzünde konuşulan yaklaşık 7000 bin dilin çoğunun artık kullanılmadığını da biliyoruz. Dünyadaki toplumların farklı dil çeşitliliğine sahip olması anlamlı olduğu kadar, iletişim teknolojileri çağında evresinde düzeyde iletişim kurabileceğimiz bir ortak dil daha da önem kazanmaktadır. Bu nedenle başta bilim çevrelerinde yabancı dil bilgisi günden güne önemli olmaktadır. Üniversitede yabancı dil bilmemek, okuryazar olmamak gibi bir şeydir.

Ne yazı ki bugün dünyaya ekonomik-askeri bakımdan hükmeden güçler bilimsel yönden ileri ülkeler ve bunların dilleri de nerdeyse dünyanın ortak dili olmuştur. Gönül ister ki herkes kendi ana dilinde iyi eğitim alsın, bunun yanında evrensel bir dili de bilsin. Hatta İngilizcenin yanında diğer yaygın kullanılan dillerden birini daha bilerek İngilizcenin hegemonyasına mahkûm olmasın. Ancak artık İngilizce bilim dili olarak en yaygın kullanılan dil. Bize de zorunlu olarak İngilizce öğrenmek düşüyor. Yabancı dil bilmek bu bağlamda bir amaç değil bir araç ve işimizi kolaylaştırmak bakımından gerekli. Hele günümüz iletişim çağında, bilginin anlık katlandığı dünyamızda bilgiden kopmamak için yabancı dil özelliklede İngilizce bilmek ŞART.


Yabancı Dil Konusunda Türkiye Çok Başarılı Değildir

27 Mayıs 2013 tarihinde basına yansıyan bilgi “Akademisyenler yabancı dil sınavından çaktı” mı? Konu ile ilgili ilerleyen günlerde gelen bilgi ise Ölçme Seçme ve Yerleştirme Merkezi'nin (ÖSYM) Kamu Personel Dil Sınavı ve Üniversite Dil Sınavı'nın yerine bu sene ilk kez 7 Nisan'da gerçekleştirdiği Yabancı Dil Sınavı'na (YDS) giren 298 bin akademisyen ve doktordan 220 bini baraj olan 50 puanın altında kalmış. Çoğunluğu üniversitede kadro almak isteyen akademisyenler ve tıpta uzmanlık isteyen doktorların oluşturduğu adayların 220 bini 50 puan barajının altında kalması çok konuşulan bir gerçeği veriler ile ortaya koymuş oldu. Sınavın başarı ortalaması yüzde yaklaşık 30 olarak gerçekleşmiştir.

Uzun zamandır ülkemizde akademisyenlere yönelik yapılan yabancı dil sınavlarının başarı düzeyinin düşük olduğunu biliyoruz. Sağlık Bakanlığı ve Türk Tabipler Birliği doktorların uzmanlık sınavında yaşadığı sorunlarla ilgili YÖK ve ÖSYM'ye başvurduğu duyulmuştu. Ayrıca YÖK'ün 2 yıl önce Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı (ÖYP) ile işe aldığı 10 bin akademisyenin de sınavda başarısız olduğu bunun üzerine çözüm önerileri aradığı belirtiliyor.  Bütün bu gelişmeler sonrası basından Yükseköğretim Kurulu (YÖK), “dil sınavını masaya yatırdı”. Basına yansıyan bilgi “YÖK başkanı Prof. Dr. Çetinsaya'nın ÖSYM Başkanı ile görüşerek, 'Adaylardan imkânsızı istememeliyiz. Yabancı dil meselesinde ülkemizin beklentileri doğrultusunda bir politika izlemeliyiz. Sınav süresinin 30 dakika kısaltılması ve soru yapısıyla sınavın zorlaştırıldığı kanaatindeyim' dediği belirtildi.


Sorun Akademik Kişilerde mi, Yoksa Dil Öğretemeyen Eğitim Sitemimizde mi?

Yabancı dil konusunda ciddi sorun yaşamış bir akademisyen olarak konunun sınav şekli ve tekniğinden ziyade ciddi bir öğretme yöntemimizin olmamasına bağlıyorum.  Ortaokula başladığımda o dönemde Türkiye’de geçerli yabancı dil ağırlıklı olarak en azından benim okuduğum okulda Fransızcaydı. Ortaokula yabacı dil olarak Fransızca ile başladım ve ciddi bir eğitim almadan Lise ve Üniversite eğitimimi de sınıf geçme çerçeveli olarak tamamladım. Bugün geriye dönüp baktığımda kaç kelime Fransızca biliyorum diye sorulduğunda açıkçası utanıyorum. Ülkemiz maalesef dil öğretme konusunda çok başarılı bir sınav veremedi. Türkiye 50 yıldır bir türlü bir yabancı dili okullarında öğretemedi. Herhangi bir batı ülkesine gitseniz sokaktaki bir lise mezununa derdinizi anlatsanız sizi anlar. Üniversiteyi bitiren diplomalılarımızın çoğunluğu da ne yazık ki benim yaşadığım gerekle dil bilmeden üniversite mezunu oluyor. İngilizce ile tanışmam Yüksek Lisans eğitimi sırasında zorunlu literatür taraması ile başladı ve İngiltere’de başladığım doktora eğitimi ile biraz şekillendi.  Halen de erken dönemlerde ciddi bir dil bilgisi alamadığım için dil bilgisi kurallarına uygun bir makale yazma sorunu yaşadığımı düşünüyorum. Bilimsel dergilere gönderdiğim makalelerimde ağırlıklı olarak yazma sorunu olduğu kritiklere yansıyor. Bazen de makalelerim ret ediliyor.


Akademisyenlerin Dil Bilmediği Aşikâr

Ülkemizde bırakın lise mezununu, üniversite öğrencileri adını bile söyleyemiyor. Maalesef bazı hocalarımız da yabacı dilde iki kelime söyleyemiyor. Bireysel çaba önemli ancak toplumun genelinde bir sorun varsa bunun nedenlerini ve sistemi gözden geçirmek gerekir.

Çok sayıda Yard. Doç. Kadrosunda bekleyen akademik personelin yıllarca dil sınavına girerek gerekli puanı alamadığını biliyoruz. Sanırım 15 bin kadar Yard. Doç. Kadrosunda akademisyen var.  Ciddi bir çabanın da harcandığını görüyoruz. Her şeyden önce kendi geleceği için çırpındıklarını biliyoruz. Bütün bu çabalardan sonra dilin öğretilemediği gerçeğini kabul ederek Milli Eğitimin dil eğitimi konusunu yeniden masaya yatırması gerekir. Yetkililerimize düşen görev bu sorunu görüp olan göre çözüm yoları bulmalıdırlar.

Zaman zaman gelen yabancı misafirlerimizden bize yansıyan bildirimler, öğrencilerimiz İngilizce bilmediği yönünde. Üniversite yöneticilerinin yabancı dil bilmemesi ayrıca dikkate alınmalıdır. Çoğu zaman üniversitelerin uluslararası alanda işbirliğini sınırladığı gibi üniversitenin dışarıda itibarına da zarar vermektedir.

Dünyanın çoğu ülkesindeki akademik personelin hemen hepsi İngilizce bilir. Hatta sekreterler de yabancı dili bilir. Çünkü bir şekilde uluslararası düzeyde yazışmak ve görüşmek zorunda olan bir kurum. Lise değil, devlet dairesi değil. Ne yazık ki bilimsel çalışma yapan hocalar da başta yazma olmak üzere dil konusunda yetersizdirler.  Dünyanın birçok ülkesinde başta Arap dünyası Üniversiteleri, Hindistan, Pakistan, Afrika ülkelerindeki üniversitelerde hemen her hoca İngilizce okur-yazardır. Ancak Türkiye gelince ciddi bir dil sorunu yaşanmaktadır. Dünyada ilk 10 büyük ekonomi arasında olmayı düşünen bir ülke için bu tablo ciddi bir engel ve ayak bağı olacaktır.


Özet olarak Türkiye toplumu eğitime önem vermektedir. Dil bilgisinin önemli olduğu gerçeği de açık. Her yaz on binlerce liseli üniversitelinin dil bilgisini geliştirmek için ABD ve İngiltere’ye gittiği ve milyar dolarların harcandığı da biliniyor. Buna rağmen sorun halen çok ciddi ve yabancı dil bilmemek akademik topluluğun verimliliğini olumsuz yönde etkiliyor. Türkiye üniversitelerinin ve bilim kuruluşlarının daha üretken ve uluslarası alanda etkin olması için yabancı dil bilgisi konusunu mutlaka çözmesi gerekir. Bu konu ilk ve orta öğretimden başlamak üzere mevcut durumun da üniversiteler düzeyinde masaya yatırılması gerekir. YÖK son birkaç yıldır üç aylığına akademisyenleri yurt dışına gönderiyor. Bu olumlu bir çabadır. Bilgi görgü geliştirme yanında dil bilgisini zenginleştirme bakımından bunun devam etmesi yararlı olabilir. Bazı üniversiteler akademik personel için ücret karşılığı kurslar açıyorlar ki bunlar teşvik edilmeli diye düşünüyorum.

Tabii sorunu birazda eğitim sistemimizdeki algı, yaratıcılık ve öğrenme metotları üzerinde de durmak gerekir. Türkiye soruna akademik ve metodolojik boyuta bakmadığı sürece önümüzdeki yıllarda aynı sorunu tekrar tekrar konuşuyor olacağız.

27 Mayıs 2013 Adana



Prof. Dr. İbrahim Ortaş,

Çukurova Üniversitesi, asortas@cu.edu.tr


İbrahim ORTAŞ

28.05.2013 06:58:55

YAZARLAR


KAYIP ALTIN KEMER ŞAMPİYON GÜREŞÇİDE

ULUSLARARASI FOTOĞRAFLAR ADANA TEPEBAĞ’DA GÖRÜCÜYE ÇIKTI

ÇALIŞANLAR ARTIK ‘RUH SAĞLIĞI İZNİ’ DE ALIYOR!

ABB BAŞKANI MEZUN OLDUĞU LİSAYİ ZİYARET ETTİ

TEKİN: MUHTARLARIMIZLA HİZMET SÖZLEŞMESİ YAPACAĞIZ

ADANA PORTAKAL ÇİÇEĞİ KARNAVALI’NDA REKOR MERT DEMİR KONSERİNDE

BU BESİNLER, ALZHEİMER VE PARKİNSON RİSKİNİ AZALTIYOR!

"YANGINDAN MAL MI KAÇIRIYORSUNUZ?"

DÜNYA SANAT GÜNÜ’NDE ÜÇ SANATÇIYA ÖDÜL

İLACA ERİŞİM ENGELLENEMEZ!

BİRİKTİRME HASTALIĞI BELİRTİLERİ!

ADANA PORTAKAL ÇİÇEĞİ KARNAVALINDA HER GÜN ETKİNLİK

A.KADİR KAÇAR YAZDI/ DDY ÇILDIRMIŞ OLMALI...

TARKAN, YARININ KÖYLERİ İÇİN ADANA’DA

“ŞİDDET EN YAKICI SORUN HALİNE GELDİ”

“SEYHANLILARA VERDİĞİMİZ SÖZÜ TUTACAĞIZ”

SEYHAN’DA AK PARTİ’DEN 3 İSİM MHP'DE