AKDENİZ MEYVE SİNEĞİ İLE TOPLU MÜCADELE
Manşet Haber 5.09.2020 17:39:34 0

AKDENİZ MEYVE SİNEĞİ İLE TOPLU MÜCADELE

AKDENİZ MEYVE SİNEĞİ İLE TOPLU MÜCADELE

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Feyzullah Korkut, çiftçilerin kâbusu haline gelen Akdeniz Meyve Sineği’nin (Ceratitis capitata) turunçgillerde Ağustos ayı ortalarından başlayarak, Eylül - Ekim aylarında meyvelerde hasar yapan ve dış karantina tedbirleri kapsamında  ihracatta sıfır toleransı olan bir zararlı olduğunu belirtti.

Başta ilimiz Adana olmak üzere ülkenin en önemli tarımsal ihracat ürünü olan ve yıllık 5 milyon ton üretime ulaşan turunçgillerde büyük zarara neden olan Akdeniz Meyve Sineği ile toplu mücadelenin önemine dikkat çeken Korkut, “İlk vuruk tespit edildiğinde veya tuzaklarda ilk sinek yakalandığında hemen ilaçlamaya başlanır ve ilaçlamadan sonra tuzaklarda sinek yakalanmaya devam ediyorsa 7-10 gün ara ile hasada 10 gün kalıncaya kadar ilaçlamaya devam edilir. Günlük sıcaklık 16 derecenin altına düştüğünde ilaçlamaya gerek duyulmaz.”

FEROMON TUZAKLARDAN FAYDALANILMALI

Akdeniz meyve sineğinin ülkemizde tespit edilen en önemli konukçularının kayısı, ayva, şeftali, incir, trabzon hurması, mandarin, portakal ve greyfurt olduğuna vurgu yapan Korkut, doğru bir mücadele ve etkin koruma sağlanmasının sezon sonunda üreticilerin yüzünün gülmesi açısından büyük önem arz ettiğini söyledi. Korkut konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Akdeniz Meyve Sineği’nin mücadelesinde dört farklı yaklaşım mevcuttur. Bunlar kısır böcek salıverme metodu (bu yöntem henüz ülkemizde uygulamaya konulamamıştır), biyoteknik mücadele adını verdiğimiz, tuzaklarla kitle yakalama ve imha yöntemi, zehirli yem kullanımı, kısmi dal ve kapama ilaçlamadır. Rezidü sorununu da dikkate alarak feromon tuzakların kullanımı ve desteklenmesi bu zararlı ile mücadelede önemli ve etkili fayda sağlayacaktır. Meyveler renk değiştirmeden önce dekara önerilen dozlarda ve doğru zamanda ve şekilde tuzaklar yerleştirilmelidir. Ağacın güneş gören kısmına asılan bu tuzaklar 90 - 120 gün etkili olmakta ve zararlıyı cezbederek kendisine çekmekte ve imha etmekte olup meyveleri zararlının etkisinden korumaktadır.”

TOPLU MÜCADELE ÖNEM ARZ EDİYOR

Daha önceki yıllarda yapılan toplu uyarı ve toplu mücadele yönteminin başarılı olduğunu kaydeden Korkut konuşmasını şöyle sürdürdü:

Toplu mücadelenin yapıldığı yıllarda ve takip eden yıllarda alınan olumlu sonuçlardan yola çıkarak aynı duyarlılıkla mücadelenin sürdürülmesi gerekiyor. Tarım İl Müdürlüğü, Ziraat Mühendisleri Odamız bünyesinde sahada görev yapan teknik tarım danışmanları, Yerel Yönetimler, Ziraat Odaları, Çiftçi ve Üretici Birlikleri, İhracatçılar vb. kuruluşların gerekli uyarıları yaparak mücadelenin başarılı bir şekilde yürütülmesi ve sonuçlandırılması önem arz etmektedir. Bu mücadelede konunun paydaşlarının üzerine düşeni yapacağına inancımız tamdır.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°