Akın Özdemir 34. yılında anılıyor
GÜNCEL 14.12.2012 01:53:18 0

Akın Özdemir 34. yılında anılıyor

Akın Özdemir 34. yılında anılıyor

Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Adana Şube Kurucu Başkanı Akın Özdemir’in katledilişinin 34. yılında adına yakışır bir park yapıldı

Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şubesi Kurucu Başkanı Akın Özdemir’in adını taşıyan ve 4 elektrik mühendisinin büstünün de yer alacağı ‘Akın Özdemir ve EMO Parkı’ 15 Aralık 2012 Cumartesi günü saat 11.00’da CHP Genel Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Gökhan Günaydın tarafından açılacak.

Aynı gün Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şubesi’nce düzenlenen etkinlik kapsamında Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu’nda Doç. Dr. Gökhan Günaydın tarafından “Dünyada ve Türkiye’de Köylülük, Sömürü ve Demokrasi Sorunu” konolu konferans verilecek.

ZMO Adana Şube Başkanı Şahin Yeter, hayatının son anına kadar tarım sektörüne hizmetten vazgeçmeyen, çiftçinin, ezilenlerin ve ayrıştırılmak istenenlerin sesi olan Akın Özdemir’i saygıyla andıklarını ve etkinliklere tüm Adanalılar’ın davetli olduğunu söyledi.

 

AKIN ÖZDEMİR

3 Aralık 1945’te Kütahya’nın Emet ilçesinde doğan Akın Özdemir, 18 Aralık 1978’de Adana’da katledildi. Sınıfsız, sömürüsüz bir toplum yaratmak için savaşan bir sosyalist olarak bilinen Özdemir, ilk ve orta öğretimini Kütahya'da tamamladı. Lise yıllarında tiyatro, şiir sporla uğraştı. Bir de, yaz aylarında Kütahya Şeker Fabrikasında geçici işçi olarak çalıştı.

1965 yılında Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesine girdi. 1967 yılında oluşturduğu 'Anadolu Grubu' ile öğrenci seçimlerine katıldı ve Talebe Cemiyeti Başkanı seçildi. Ve o günlerde  'Geri kalmışız, hem de çok geri. Kendi kendimize olan güvenimizi yitirmişiz. Sanki kurtuluş savaşında yoktan var yaratan, emperyalistlere ilk bağımsızlık savaşını veren biz değiliz. Toplumun çıkarlarından çok kendi çıkarımızı düşünüyor küçük hesaplar peşinde koşarak büyük oyunlara alet oluyoruz. Uyanmalıyız. Gençlik olarak, aydın olarak bize çok büyük sorumluluklar düşmekte, yüzde 60'ı okuma yazma bilmeyen, kalkınmasını tamamlayamamış bir ülkenin çocukları olarak, kafamızı kitap sayfalarından biraz olsun kaldırmak, yurt gerçeklerine bakmak zorundayız. Sorunların çözüm yollarını temelde aramalıyız. Türkiye 'yi sevmek, Türkiye'yi kalkındırmak için yeterli değildir. Her bakımdan yetişmiş bilge olmalıyız. Sorumluluğumuzu kavradığımız, yurt sorunlarına bilimsel ve gerçekçi açıdan eğildiğimiz zaman, mutlu ve özgür Türkiye'nin yaratılmasında görevini yapmış kişiler olarak rahatlık duyarız' diyordu.

Sorumluluğunun bilincini hiç yitirmedi. Bu nedenle de egemen güçlerle hep ters düştü. Karakol, mahkeme, cezaevi ile o yıllarda tanıştı. Tarımsal öğretimin kutlamalarında, Talebe Cemiyeti Başkanına söz vermek de kutlamaların bir geleneğiydi. Ama 10 Ocak 1968 yılında Ziraat Fakültesinde yapılacak törende Akın Özdemir'e söz verilmek istenmedi. Akın direndi, sadece bir cümle söyleyeceğini belirterek kürsüye çıktı ve 'İnsanı aç, toprağı aç, hayvanı aç olan bir ülkede kutlama yapılmaz, olsa olsa hesaplaş ılır ' diyerek kürsüden indi. O dönemin Tarım Bakanı dâhil, tüm tarımdan sorumluları bu cümle üzerinde uzun süre tartıştı.

1975 yılında Adana'da Kooperatifler Bölge Müdürlüğünde göreve başladı.1976 yılında ZMO Adana Bölge Şubesinin oluşumuna büyük katkı sağladı ve ilk genel kurulunda Oda Şube Başkanı seçildi. Ölümüne kadar da bu görevi sürdürdü. 18 Aralık 1978 günü ölüm geldi. İş yerinin önünde hunharca katledildi.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°