Mısır
Manşet Haber 21.05.2015 11:35:10 0

Mısır'daki Manzara Türkiye'yi Hatırlatıyor

Mısır'daki Manzara Türkiye'yi Hatırlatıyor

sadullah_kisacik_akpAk Parti Adana Milletvekili Adayı Yüksek Endüstri MühendisiSadullah Kısacık, Mısır’da halk tarafından seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammet Mursi’ye verilen idam kararı için “Mısır’da gördüğümüz manzara bize eski Türkiye’yi hatırlatıyor.” dedi.

Adana’da yayın yapan yerel Kanal A TV’ye konuk olan AKP Milletvekili adayı Sadullah Kısacık, Mısır’da Muhammet Mursi hakkında verilen idam kararını değerlendirirken, “Mısır Ortadoğu’da gelişmişlik bakımından önemli bir ülkeydi. Muhammet Mursi hakkında verilen karar üzücü. Bu coğrafyada hala demokrasinin kurumsallaşmadığını, hala dış etkenlere açık olduğunu gördüğümüz bir durum. Mısır’da gördüğümüz manzara bize eski Türkiye’yi hatırlatıyor. Bizim devraldığımızda hala darbelerin konuşulduğu, dışarıdan müdahalelerin olduğu, halkın değil de bir takım vesayetçi düzenlerin önemli olduğu, o vesayetçi düzenin de dışarıdan yönettiği Türkiye vardı. Maalesef şimdi Mısır’da eski Türkiye’de olduğu gibi kendi halkının seçtiği lider tarafından yönetilmiyor.” şeklinde konuştu.

“KORKUMUZ YOK, BİZE TEHDİT SÖKMEZ!”

Darbeleri halkın ve Türkiye’nin gündeminden uzaklaştırdıklarını belirten Kısacık “13 yıllık iktidarımız döneminde demokrasiyi belirli ölçüde kurumsallaştırdık. Bizden önceki dönemde halk hala ‘asker ne der?’in korkusunu yaşıyordu. Biz 2002’de iktidara geldiğimizde şu kanı vardı. Ak Parti iktidara gelse bile asker buna izin vermez. Vesayet buna izin vermez. Malum medya tarafından eski Türkiye özlemi hala var. Şimdi o malum gazetenin Mursi’ye atıfta bulunarak Sayın Cumhurbaşkanımızın fotoğrafının altına yazdığı % 52 ifadesi bunun en açık göstergesi. Bunca yıllık oturmuş demokrasinden sonra artık Türk halkı askeri darbeyi hiçbir zaman kabul etmeyecek, hiçbir zaman affetmeyecektir. O gazetenin yaptığı aba altından sopa göstermektir. Oy namustur. Biz benzer durumları 27 Nisan’da da gördük dik durduk. 27 Nisan e muhtırası bir kırılma noktasıydı. Bizi millet iktidar etti bu iktidarı ancak yine millet elimizden alır. 13 yıldır hiçbir tehdit bize sökmedi. Bizim siyasetteki misyonumuz bellidir. Biz Türkiye’nin önündeki engelleri kaldırmak için, o vesayeti kırmak için, çıkar gruplarını ortadan kaldırmak için yola çıktık. Biz yola çıkarken bayramlığımıza da yanımıza aldık kefenimizi de. Gün gelir bayramlığımızı, gün gelir kefenimizi giyeriz. Bizim Allah’tan başka kimseden korkumuz yok. Onun için bize tehdit sökmez.” ifadesini kullandı.

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°