
Kendi masalını kendisi tasavvur edemeyen, kendi ihtiyacını kendisi üretemeyen, kendi yönetimini kendisi oluşturamayan, kendi hikayesini kendisi yazamayan, kendi kendini idare edemeyen, özetle kendi yaşamını kendisi kuramayan insan, toplum veya birey; mevcut olanı (doğal hal, ham hal) yaşamak, daha kötüsü başkalarının hikayesinin aracı/ dolgu malzemesi olarak yaşamak zorunda kalır.
İnsanlık da toplum da kişilik de bu değildir, yaşamak yaşamın birlikte bizzat kurucu bileşeni veya kurucu ögesi olabilmektir. Yaşamak salt hazıra konmak, hazırı yemek değildir, bilgi, masal ve değerleri bizzat birlikte değerlendirebilmek, gözden geçirebilmek, oluşturabilmek, yaratabilmektir.
Burada da iki çarpı iki ana düzey bulunmaktadır: Birey olarak ve toplum (insanlık) olarak bunları yaşayabilmek ve başarabilmek.
EĞİTİMİN TEMEL AMACI: MASALINI OLUŞTURABİLECEK İTKİ, BİLGİ, BECERİ VE YETERLİLİKLER KAZANDIRMA
H. Bergson’u mistifikasyon eğilimlerinden dolayı Türkiye’de kanaat önderliğine soyunan bir kısım muhafazakar kesim referans alır gibi yapıyor ama ne söylediği tümden işlerine gelmediğinden Bergson’dan da Nietzsche’den de onların hayat felsefesinden de dersler çıkaramıyor. 12 Eylül 1980 ve 12 Eylül 2010 darbelerini, en geri darbelerden biri olan AKP’nin MEB-eğitim üzerinden zihniyet darbesini Bergson’cu anlayışla bile okusak, Bergson’un önerdiği mistifikasyon masal okuma değil bizzat masalı oluşturmadır:
“Dinlerin geçmişteki ve bazılarının bugünkü görünümü insan zekası açısından alçaltıcıdır. Bir yığın saçmalık! Deney istediği kadar ‘bu yanlıştır’ ve muhakeme istediği kadar ‘bu saçmadır’ desin, insanlık saçmalığa ve yanlışlığa gene de daha fazla sarılmaktan geri durmuyor. Keşke bu noktada kalsaydı! Ama dinin ahlaksızlığı emrettiği, suçları dayattığı da görülmüştür. Bir din ne kadar bayağıysa, bir halkın yaşamında maddi olarak o kadar çok yer işgal etmektedir. Din daha sonra bilimle, sanatla, felsefeyle paylaşacağı şeyi daha önceden sırf kendisi için istiyor ve elde ediyor. İnsanı zeki bir varlık olarak tanımlamakla işe başlandığı zaman bu işte şaşılacak çok şey var./ En aşağı batıl itikatların uzun bir dönem evrensel bir olgu olduğunu gördüğümüz zaman şaşkınlığımız daha da artmaktadır. Diğer taraftan bu itikatlar varlıklarını bugün de sürdürmektedirler. Bilimi, sanatı, felsefesi olmayan insan toplumları geçmişte vardı ve bugün de vardır. Ama hiçbir zaman dinsiz bir toplum olmamıştır.” Bergson; devam ediyor: “şiirlerin ve her türden fantezinin, zihnin masallar yaratabilmesinden yararlanarak sonradan gelmeleri ve buna karşılık dinin masal yaratma işlevinin varlık nedeni olması muhtemel görünmektedir: Dine göre bu yeti neden değil, sonuçtur. Belki bireysel, ama her durumda toplumsal olan bir gereksinim bu tür bir etkinliği zihinden talep etmiştir.” (H. Bergson, Ahlâkın ve Dinin İki Kaynağı, 2013: 91, 97).
Bergson’a göre insanlığın temel yaşam itilimleri ve atılımları, kökünde bireysellik ve toplumsallık taşıyor, bunun için kendi masalını oluşturması gerekiyor.
Kişinin ve toplumların, daha makro ifadeyle insanlığın kendi ayakları üzerinde durabilmesi ve ilerletilmesi birey olarak da insanlık olarak da temel amaçtır yani aynı zamanda eğitimin temel amacıdır.
Eğitimin temel amacı masal okutma değil öğrencilerin mevcudun bilgi temelli eleştirel değerlendirilmesine, bizzat kendisinin ve insanlığın masalının oluşumuna ve büyütülmesine katkı sunacak hale gelmesidir.
AKP, Diyanet ve MEB dincilik yapmaktadır; çocukların ve insanlığın mevcut masalları, mevcut toplumsallaşma biçimlerini değerlendirmesi, oluşturması, yazması değil mevcut mezhepçi birini aşılaması, dayatmasıdır.
Dincilik; bir eğitim türü değil telkin türüdür, dayatmadır, Dincilik; niyet ve yaptıklarıyla din özgürlüğünün de inanç özgürlüğünün de her tür özgürlüğün de karşıtı, otoriterlikten öte totaliter telkin, dayatma, baskılamadır.
MASALIN DUYGUSAL VE ZİHİNSEL YÖNLERİ, MASAL YAZABİLME
Şu soru her zaman sorulabilir: Bilimin, felsefenin, sanatın dolduramadığı yaşam alanları, yaşam işlevleri var mı, insanlık sadece zeka ile mi hareket edecek? Felsefenin ana konuları arasında sırf bilim ve mantık yok, aynı zamanda etik, sadece bireysel etik değil ekonomi (üretim ve paylaşım etiği) ve politika (ortak yaşam etiği) temel disiplinlerini oluşturuyor. Antropoloji, psikoloji, sosyoloji, tarih… sonuçta insan davranışı ve eylemi ile uğraşıyor. Edebiyat da olacak bizzat eylem alanları da. Teori ve pratik birlikte ilerleyecek.
Yaşam için, yaşama ve yaşamı artırmak için, insan toplum doğa yararına okul ve üniversiteleri başarmak zorundayız. Çocuklarımız için, kendimiz için, toplum ve insanlık için eğitim gibi eğitim yapmak durumundayız.
Çocuklarımız gerek duygusal gerek zihinsel masallar yazabilmeli; aksi hal fiziki, psişik, zihni, ahlaki ve her tür körlük, dahası bağımlılık uşaklık olacaktır.