Alevilerin 6 talebi var
Manşet Haber 1.11.2012 22:47:10 0

Alevilerin 6 talebi var

Alevilerin 6 talebi var

Adana(Ulus)--Alevi Kültürünü Araştırma Derneği (AKAD) tarafından düzenlenen “Ğadir Hum” geleneksel etkinlikte, Aleviler devletten 6 talepte bulunduklarını açıkladı.
Seyhan Oteli’nde düzenlenen “Alevilik ve Ğadir Hum” etkinliğinin açış konuşmasını yapan AKAD Başkanı Mehmet Sabahşen, Alevilik ve Ğadir Hum etkinliğini geleneksel kutladıklarını söyledi. AKAD Kurucu Başkanı Hasan Atıcı “Ğadir Hum ve Sonrası” hakkında bilgi verdi, “Alevi olmayan İslam alemi için İslam tarihi açısından da çok önemli bir olay olan Ğadir-i Hum’un sadece Alevilere değil, dünyada da doğru anlatılmaya muhtaç bir olaydır.” dedi.
Hasan Atıcı, Ğadir Hum’u açıklarken, Hz.Peygamberimizin (s.a.a.v)Veda Haccından dönüş yolunda , Ğadir Hum’da yaklaşık 120.000 müslümana, aşağıdaki hutbeyi irad ettiğini söyledi.
“Biliniz ki benden sonra peygamber gelmeyecektir.
Sizlere iki büyük emanet bırakıyorum , birisi Kur-an’nı Kerim , diğeri Ehli-Beytimdir. Bunlara tutunan kurtuluşa erer, terk eden ise helak olur. Daha sonra Hz.Ali’nin sağ elini tutarak havaya kaldırır, bu Ali’dir der. Aynı zamanda kardeşimdir, kanı kanımdır, nefsi nefsimdir, Ali bendendir, ben Alidenim.
Allah benim mevlamdır, ben de müminlerin mevlasıyım. Ben kimin mevlası isem, Ali’de onun mevlasıdır. Beni seven O’nuda sever, O’na buğz eden.(kin ve nefret duyan) bana buğz etmiş olur, bana buğz eden Allaha buğz etmiş olur.
Allahım, Ali’ye yardım edene, sen de yardım et. Ali’ye düşman olana sende düşman ol.
Benden sonra halifeniz ve imamınız Ali’dir. Burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin.
Allahım, sen şahit ol, ben tebliği yaptım.”
6 İSTEK
Alevi Vakıflar Federasyonu Başkanı Doğan Bermek, 31 Ağustos 2002’de İstanbul’da 632 Alevi dernek ve vakfını temsil eden bin 500 delegenin Alevilerin devletten 6 talep belirlediğini, aradan 10 yılı aşkın süre geçmesine rağmen Türkiye’nin bu sorunların üstesinden gelemediğine dikkat çekti. Bermek, Alevilerin devletten 6 talebini şöyle sıraladı:
“1-Cem evlerinin ibadet yeri olarak yasal statüye kavuşturulması ve genel bütçeden inançlar için pay ayrılacak ise inanç için nüfusa ve ihtiyaca oranlı pay ayrılması,
2-Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılması veya ülkemizdeki tüm inançlara hizmet edecek bir kuruma dönüştürülmesi,
3-İnanç önderleri eğitimi ve özlük haklarının bir an önce güvence altına alınması,
4-Din Kültürü ve Ahlak derslerinin de diğer dersler gibi bir ders olması, Anayasal zorunluluk olmaktan bir an önce çıkartılması,
5-Devlete ait Radyo ve TV kanallarının hakça kullanılması,
6-Sazın da piyano, mandolin gibi bir müzik aracı olarak okullarımızda kullanılmasının kabul edilmesi.”
Yeni Anayasanın doğru, çağdaş, adil ve hak eksenlerinde düzenlenmiş bir Anayasa olmasının beklendiğini de belirten Alevi Vakıflar Federasyonu Başkanı Doğan Bermek Alevi-Sünni ayrımı olmaksızın toplumumuzun sağduyu sahibi insanların inanç özgürlüklerinin kısıtlandığı kanaatinde olduğunu da savundu. Bermek, şöyle konuştu:
“Başbakan Karacaahmet Cem Evi’ne ucube dediği zaman toplumdan gelen tepkiler ile gördük. Sağcısı, solcusu, tutucusu, liberali, tüm basın ve düşünenler Başbakanın tavrını hep bir ağızdan kınadılar. Sorunlar, sadece Alevilerin değil, bu ülkede yaşayan tüm insanların sorunu olmuştur. Bu sorunlar eninde sonunda barış içinde çözülecektir. Aleviler hiç kimsenin burnunu kırmadan nasıl 3000’e yakın Cem Evi’ni yaptılar ve içinde ibadetlerini sürdürüyorlar ise, aynı yollar ve yöntemlerle Alevilerin sorunları da çözülecektir. Hukuk sonunda üstün gelecek, çağın normları bu ülkede uygulanacaktır. Tarihe ve zamana karşı yarışı bugüne kadar kazanan olmamıştır ki, bugünden sonra kazanılabilsin. Yapılan şey zulümdür, hak yemektir, haram yemektir. Eğer, bunu İslam adına yapıyorlar ise Allah katında hesaplarını vereceklerdir. Halkına zulüm eden, inanlara zulüm eden insan ben Müslümanım diyemez. Bugünkü hükümet de geçmiş birçok hükümet gibi, ben Müslümanım deme hakkına sahip değildir.
Anayasa Uzlaşma Komisyonuna verdiğimiz belgenin son cümlesini sizlerle paylaşmak istiyorum. Bizler 21. Yüzyılda Alevi, Sünni, Şafi, Ortodoks, Katolik, Protestan, Süryani, Yahudi, Bahai, inanan inanmayan tüm insanların eşit haklara sahip olduğu, ayrımsız ve ayrıcalıksız bir ülkede, dostça, insanca, kardeşçe, bir arada yaşamak istiyoruz.”
EDİBOĞLU: SURİYE TÜRKİYE’DEN DAHA LAİK
CHP Hatay Milletvekili ve TBMM Dış İşleri Komisyonu üyesi Mehmet Ali Ediboğlu, Türkiye-Suriye hakkında görüş ve düşüncelerini anlattı. AKP iktidarının ABD’nin kuklası olduğunu, Van Depreminden önce Hatay’da Suriyeliler için kamplar kurduğunu iddia eden Ediboğlu, emperyalist ülkelerin petrol için Suriye’yi bölmeye çalıştığını, ancak başaramadığını, Esad’ı deviremeyen emperyalistlerin Türkiye’nin bölünmesi için uğraş verdiklerini de iddia etti. CHP Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu, “Dünya liderliğine soyunan Türkiye AKP iktidarı sayesinde Katar ve Suudi Arabistan durumuna düştü. Esad’ın gitmesini isteyen bir tek devlet kaldı, Türkiye” şeklinde konuştu.
Suriye’ye son dönemde2- 3 kez gittiğini belirten Ediboğlu, Suriye’nin Türkiye’den daha laik olduğunu, Suriye’de etnik çatışmanın yaşanmadığını, bu sözlerin kendisine değil, Şam’daki tüm din mensuplarının ortak açıklaması olduğunu kaydetti.
Alevilik ve Ğadir Hum etkinliğine Çukurova Belediye Başkanı Yıldıray Arıkan, CHP İl Başkanı Orhan Sümer, Makina Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Hüseyin Atıcı, Tabip Odası Başkanı Dr. Ali İhsan Ökten, Baro Başkanı Mengücek Gazi Çıtırık, meslek kuruluş temsilcileri ile çok sayıda davetli katıldı.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°