Hikaye size tanıdık gelecek. Alman göçmeni bir ailenin çocuğu olarak Paraguay’da doğdu. Askeri akademide okudu. 1932’de okulu bitirdi; 1951’de general oldu. 1954’te de Başkan Federico Chávez’i bir darbeyle devirdi. Hemen ardından bir seçim (!) düzenledi ve yasal başkan oldu.
Sonra yaptıklarını satır başlarıyla özetleyelim:
80’li yıllardan itibaren, tabandan gelen baskıları hissedince biraz yumuşamak zorunda kaldı. Kilise de tahammül edememiş, kıpırdamaya başlamıştı. 1985’e gelindiğinde, ülkenin %70’i başka bir başkan görmemişti. 70’li yıllarda halka gösterilen ekonomik rahatlamadan eser kalmamış, Stroessner de halk desteğini yitirmeye başlamıştı.
Rejiminin en temel özelliklerinden biri sistematik yolsuzluktu. Bizzat devlet adamları silah ticareti yapıyordu. Stroessner rejimi, bunları yaparken, hep yerli ve milli sloganlar atıyordu.
Sistematik işkenceler sonucu, binlerce muhalif öldürüldü. Ache yerlileri köleleştirilip katledildi. Paraguay eski Nazilerin, uluslararası kaçakçıların ve dünyanın çeşitli ülkelerinde aranan suçluların cennetine dönüştü. Hatta Stroessner, Auschwitz toplama kampında insanları araştırmalarında kobay olarak kullanan Nazi savaş suçlusu, doktor Josef Mengele’yi bile saklamıştı. Ne karşılığında acaba?
General Andres Rodriguez, Stroessner’in yakın akrabasıydı. Rodriguez’in kızı ile Stroessner’in oğlu evliydi. Pankreas kanseri olan Stroessner’in ölmesini bekliyordu. Ama Stroessner kanseri yendi, canlandı. Rodriguez’in beklemeye tahammülü yoktu. Gitti sarayı bastı. 500 asker öldü ama Stroessner de devrildi.
Ne de olsa bir zamanlar akrabaydılar, Brezilya’ya kaçmasına göz yumdular Stroessner de 2006 yılında, vatanından, toprağından, akrabalarından, arkadaşlarından uzakta öldü,
BENİM BÖYLE BİR HAYATI AKLIM ALMIYOR. HAYAL BİLE EDEMİYORUM VE AKLIMA TEK BİR SORU GELİYOR:
DAHA DOĞRUSU;