Tayakısı, iklim değişikliğinin etkileri, artan girdi maliyetleri, yetersiz planlama ve üretici gelirlerindeki erimenin, tarımsal üretimi hem nicelik hem de nitelik açısından ciddi biçimde zayıflattığına dikkat çekti.
Tayakısı şöyle konuştu: "Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yayımlanan veriler bu tabloyu rakamlarla açık biçimde ortaya koymaktadır. TÜİK verilerine göre, 2025 yılında bir önceki yıla kıyasla bitkisel üretimde ciddi düşüşler beklenmektedir. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı'nın açıkladığı 2025 yılı ikinci çeyrekte sanayi sektörü yüzde 6,1 oranında ve hizmetler (inşaat dâhil) sektörü yüzde 5,2 oranında büyüme kaydederken, tarım sektörü yüzde 3,5 oranında daralma kaydetmiştir."
Tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde (yem bitkileri hariç) üretimin %10,4 azalacağı, tahıl üretiminde ise bu gerilemenin %12,4'e ulaşacağı öngörüldüğünü belirten Ahencan Tayakısı şöyle devam etti:
"Buğday üretiminde %13,9, arpada %25,9'luk azalış tahmini, temel gıda güvencemiz açısından son derece kaygı vericidir. Sebze üretiminin görece sınırlı (%0,8) bir düşüş göstermesi, tarımın genel görünümündeki bozulmayı telafi etmekten uzaktır. En çarpıcı gerileme ise meyve grubunda yaşanmaktadır: Meyve, içecek ve baharat bitkilerinde %30'u aşan üretim kaybı, ihracat potansiyeli yüksek ürünler açısından büyük bir risk anlamına gelmektedir. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın Bütçe Görüşmelerinde yapmış olduğu eksi yönde %12,7 büyüdük sözü de bu beklentilerin doğru olduğunu teyit etmiştir.
Üretimdeki bu gerilemenin arkasında yalnızca iklim koşulları değil, aynı zamanda yıllardır çözülemeyen yapısal sorunlar bulunduğunu belirten Tayakısı, "Gübre, mazot, yem ve bitki koruma ürünleri başta olmak üzere tarımsal girdilerde yaşanan yüksek fiyat artışları, küçük ve orta ölçekli üreticiyi üretimden çekilmeye zorlamaktadır. 2019 yılından günümüze 1 ton buğday ile alınabilecek gübre miktarı yarı yarıya azalmıştır. Girdi piyasasında yaşanan bu sorunlara karşılık, tarımsal desteklemeler ise giderek büyüyen bir sorun yumağına dönüşmüştür.
Yıllar içinde tarımsal destekler cari bazda artıyor gibi görünse de reel bazda azalmaktadır. Toplam tarımsal destekler 2010 yılından günümüze reel bazda yaklaşık %25 azalmıştır. Ayrıca Toplam tarımsal desteklerin Gayri Safi Milli Hasıla'nın %1'ioranında olması gerekirken günümüzde %0,24 dolaylarına gerilemiştir. Girdi fiyatlarındaki artışlar ve Tarımsal desteklemelerde yaşanan bu gerilemeye karşın ürün fiyatları çoğu zaman maliyet artışlarını karşılayamamaktadır. Sadece 2025 yılı için bile gıda enflasyonu yaklaşık %35 dolaylarında olacağı öngörülmektedir. Bu durum çiftçileri, tarımsal faaliyetlerini sürdürülemez hale getirmektedir.
KURAKLIK ÜRETİM KAYBINI ARTTIRIYOR
Özellikle Çukurova gibi üretim havzalarında kuraklık, aşırı sıcaklıklar ve düzensiz yağış rejimi, verim kayıplarını daha da derinleştirdiğini söyleyen Tayakısı, "Sulama maliyetlerinin artması, yeraltı ve yerüstü su kaynakları üzerindeki baskının büyümesi, tarımsal üretimin geleceğini tehdit etmektedir. TÜİK verilerinin işaret ettiği üretim düşüşleri, iklim değişikliğine uyum politikalarının yetersizliğini de açıkça göstermektedir. Ziraat Mühendisleri Odası'nın daha önce defalarca vurguladığı üzere, Türkiye tarımı kısa vadeli desteklerle değil, bilimsel temelli, bölgesel farklılıkları dikkate alan ve üretimi merkeze koyan bir planlamaya ihtiyaç duymaktadır. Girdi bağımlılığını azaltan, yerli üretimi teşvik eden, toprak ve su kaynaklarını koruyan bir tarım politikası oluşturulmadığı sürece, bugün yaşanan sorunlar daha da ağırlaşacaktır."
ÜRETİCİNİN BANKALARA BORCU YÜKSELİYOR
Tarımsal üretimdeki daralmanın çiftçi borçluluğunda artış ve bazı ürünlerde arz sorunlarının yeniden gündeme gelebileceğini gösterdiğini kaydeden Tayakısı şöyle devam etti:
"Bugünkü verilere göre destek alamayan üreticinin bankalara olan borcu ise rekor seviyeye ulaşarak 1 trilyon 150 milyar liraya yükseldi. Gıda enflasyonunun toplumun geniş kesimlerini doğrudan etkilediği bir dönemde, üretimde yaşanan bu düşüşlerin faturası yalnızca üreticiye değil, tüm topluma kesilecektir. TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şubesi olarak çağrımız nettir. Tarım stratejik bir sektördür ve piyasa koşullarına terk edilemez. Üretim planlaması güçlendirilerek hangi ürünün nerede ve ne kadar üretileceği bilimsel verilere dayalı olarak belirlenmelidir. Çiftçiye verilen destekler girdi maliyetlerini dengeleyecek düzeyde artırılmalı, özellikle mazot, gübre ve sulama desteği üretim sezonuna uygun zamanlarda ve yeterli miktarda sağlanmalıdır. İklim değişikliğine uyumlu üretim modelleri yaygınlaştırılmalı, tarımsal yayım ve danışmanlık hizmetleri güçlendirilmelidir. Türkiye tarımı, bilgi birikimi ve üretim potansiyeli açısından güçlüdür. Ancak bu potansiyelin ortaya çıkabilmesi için üreticiyi merkeze alan, mühendislik bilgisini esas alan ve kamusal sorumluluğu önceleyen politikalar hayata geçirilmelidir. Aksi halde TÜİK verilerinde gördüğümüz üretim kayıpları geçici değil, kalıcı bir gıda krizinin habercisi olacaktır.
Basın açıklamasına Cumhuriyet Halk Partisi Adana Milletvekili Ayhan Barut, TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Sefa Apaydın, Ziraatçiler Derneği Başkanı Kadir Özlem, TMMOB'ye bağlı odaların başkan ve yöneticileri ile çok sayıda ziraat mühendisi katıldı.