SUAT UMUTLU

Tarih: 06.09.2025 00:53

KODLANAN GELECEK 5: DİJİGÜÇ, DİJİİNSAN

Facebook Twitter Linked-in

"Hakikat, maskelerin gölgesinde kaybolur; özgür zihin ise ışığı bulur." Suat Umutlu

*

Değerli Okurlar,

Hakikat ile algı arasındaki çizgi giderek silikleşiyor. Önceki yazılarımda da belirttiğim gibi 21. yüzyılın dijital çağ mitleri, biz fark etmeden kimliğimizi şekillendiriyor.

Gözlerinizi kapatın ve etrafınızda olup bitenleri düşünün: gördükleriniz, duyduklarınız, okuduklarınız… Peki, size sunulanların ne kadarı hakikatin ta kendisi? Ne kadarı dijital özenle işlenip önümüze konmuş bir sahte masal?

Mesela, 2016 ABD başkanlık seçimlerinde Cambridge Analytica skandalı, dijital platformların hakikati nasıl maskelediğini çarpıcı bir şekilde gösterdi. Facebook üzerinden toplanan milyonlarca kullanıcının verileri, hedefli siyasi reklamlarla seçmenlerin algısını manipüle etti. Benzer şekilde, 2020’de Hindistan’daki protestolar sırasında WhatsApp’ta yayılan sahte haberler, toplumsal gerilimleri körükledi. Bu örnekler, dijital çağın sahte masallarının yalnızca bireyleri değil, toplumların kaderini nasıl etkilediğini ortaya koyuyor.

Her paylaşım, her beğeni, her içerik bir sembol; yeni bir modern efsane yaratıyor. Kitle yalanları ve dijital efsaneler, insanı neredeyse bir Dijiinsan hâline getiriyor. Oynadığımız üç maymuna eklenen son maymun: sahte gerçekleri kabullenen modern insan olarak karşımızda ki, ben buna TEKNOZARU adını vermiştim ama bundan sonra DİJİZARU 'da diyebiliriz.

“Dijiinsan”, yalnızca algoritmaların şekillendirdiği bir tüketici değil, aynı zamanda kimliğini dijital dünyada yeniden inşa eden bir varlıktır.

Psikolojik açıdan, sosyal medyanın ‘beğeni’ ve ‘takipçi’ sistemi, dopamin bağımlılığı yaratarak bireyleri sürekli onay arayışına sürüklüyor.

Örneğin, 2023’te Oxford Üniversitesi’nin bir araştırması, gençlerin %60’ının sosyal medya beğenilerine bağlı olarak özgüvenlerinin dalgalandığını gösterirken,“Dijigüç” ise, teknoloji devlerinin veri madenciliğiyle bireylerin her adımını izleyip öngörmesiyle ortaya çıkıyor.

 Amazon’un öneri algoritmaları, kullanıcıların satın alma alışkanlıklarını %70’e varan doğrulukla tahmin edebiliyor; bu, bireyin özgür iradesini değil, algoritmanın yönlendirmesini yansıtıyor!.Gerçekten,artık asıla ulaşmak eskisi kadar kolay değil. Sosyal medya ve dijital platformlar, hakikat ve algı arasındaki farkı neredeyse görünmez hâle getirdi. Bu sahte masallar, bireysel kimliğimizi, toplumsal bilincimizi ve davranışlarımızı da şekillendiriyor; adeta kül halinde “format” atıyorlar!

Bakın,

Bazen hakikati, bazen yanlışın maskesini görmüyoruz. Hangisinin gerçek olduğunu anlamak da giderek zorlaşıyor. Çağımızın yeni dijital mitleri, geçmişin efsanelerinden farklı değil ama sadece araçlar değişti, hız ve erişim arttı. Bunlara belki "Dijital Çağın Gizli Kodları" da diyebiliriz diye düşünüyorum.

Artık ihtiyaçlarımızdan çok, algoritmaların önümüze koyduğu trendler hayatımıza yön veriyor. Bir ürünü almak ya da bir yaşam tarzını benimsemek çoğu zaman bizim seçimiz değil sadece dijital bağımlılığın dayattığı kitle yalanlar değil mi? Adeta tüketimin kıskacındayız.

Çocuklarımız ve gençler dijital efsanelerin içinde büyüyor. Hayalleri artık sokaklardan değil, YouTube ve TikTok gibi mecralardan besleniyor. Yeni masalların maskeleriyle erken yaşta tanışıyor, sahte kimlikler arasında kayboluyorlar. Hakikat, onların gözünde artık kaygan bir zemin.

TikTok’un 15 saniyelik videoları, gençlerin dikkat sürelerini kısaltırken, ‘trend’ adı altında sahte bir başarı algısı yaratıyor. Örneğin, 2024’te popüler olan ‘lüks yaşam’ akımları, gençleri maddi imkânlarının ötesinde bir hayat tarzına özendirirken,  13-18 yaş arası gençlerde kaygı bozukluğunu da %30 artırmış...

Yani, çocuklarımız, sokaklarda oyun oynayarak değil, ekranlarda influencer’ların kurgusal hayatlarını izleyerek büyüyor ve onların hayal dünyasını değil, algoritmaların sunduğu sahte bir gerçekliği şekillendiriyorlar.

Her an çevrimiçiyiz ama hiç bu kadar yalnız olmamıştık. Binlerce takipçi, yüzlerce beğeni, onlarca yorum… Ama içimizdeki boşluğu doldurmuyor. Dijital maskeler bizi birbirimize yakınlaştırmak yerine yalnız ekranlarımıza daha sıkı bağlıyor ki, yalnızlığın maskesi de bizde...

Dijital sahte mitler yalnızca bireyleri değil demokrasileri de esir alıyor. Seçimler, toplumsal karar mekanizmaları ve protestolar, artık algı mühendisliğinin parçası. Gerçekler yerine, kitlelere pompalanan dijital efsaneler yurttaşlık bilincini gölgeliyor. Demek ki, aynı zamanda demokrasi ve algının da esareti içindeyiz.

Dijital mitler, demokrasileri yalnızca sahte haberlerle değil, hedefli propaganda kampanyalarıyla da tehdit ediyor. Örneğin, 2022 Brezilya seçimlerinde WhatsApp gruplarında yayılan sahte videolar ve bot hesaplar, seçmenlerin %40’ının yanlış bilgiye maruz kaldığını göstermiş ki, bu tür algı mühendisliği, bireylerin özgür iradesini gölgeliyor ve yurttaşlık bilincini de zayıflatıyor. Dahası, teknoloji devlerinin veri toplama politikaları, siyasi kampanyaların seçmenleri mikro hedeflemesine olanak tanıyor, bu da demokrasinin temel taşı olan şeffaflığı yok ediyor.

Asıl büyük tehlike: insanın farklılaşması ve geleceğinin rehin alınması olması değil midir? Beynimiz, vicdanımız ve özgürlüğümüz algoritmaların ve küresel güçlerin elinde ki, ben onlara Dijigüç adını verdim. Eğer merhamet, adalet ve sorumluluk da kodlanırsa, insanlık hâlâ insan kalabilir mi? Gelecek yani insanlık bir şekilde vicdanla onların arasındaki mücadelede ve bu mutlak bir hakikat...

Değerli Okurlar,

Geleceğin ışığı, mikro ve makro düzeydeki direncimizde. Birey olarak sahte mitlerin ve maskelerin yapıcı mı yoksa yıkıcı mı olduğunu idrak edemediğimiz o ne idüğü belirsiz dijital bağımlılığına DUR diyebilmek; toplum olarak küresel dijital rekabeti ve algoritmaların hegemonik gücünü fark edebilmemize bağlı ki, bu vicdanımızı ve özgürlüğümüzü korumak kısaca ben olduğumuz, biz olduğumuz demektir

Dijital bağımlılığa ‘dur’ demek için birey olarak yapabileceklerimiz var. İlk adım, dijital okuryazarlık becerilerimizi geliştirmek: hangi içeriğin manipülatif olduğunu anlamak için eleştirel düşünceyi benimsemeliyiz. Örneğin, sahte haberleri tespit etmek için ‘tersine görsel arama’ gibi araçlar kullanabilir veya haber kaynaklarının güvenilirliğini doğrulayabiliriz. Toplum olarak ise, teknoloji şirketlerine karşı daha sıkı düzenlemeler talep etmeliyiz.

Mesela,

Avrupa Birliği’nin 2022’de yürürlüğe giren Dijital Hizmetler Yasası (DSA), platformların dezenformasyonu engellemesini zorunlu kılıyor; benzer düzenlemeler Türkiye’de de hayata geçirilebilir.

Ayrıca, ebeveynler olarak çocuklarımızın ekran süresini sınırlamalı ve onlara dijital dünyanın ötesinde gerçek deneyimler sunmalıyız: bir ağaç dikmek, bir kitap okumak ya da yüz yüze sohbet etmek gibi. Ne derecede başarılı oluruz hususu da bence muamma! Cehaletin içinde büyüyen ebeveynin katkısı düşündürücü değil mi?

Unutmayın,

Çin ve ABD arasındaki teknoloji savaşı, dijital bağımsızlık mücadelesi, 5G, AI ve kritik yarı iletkenler üzerinden sadece bizi değil tüm dünyayı etkiliyor. Bu küresel rekabetin gölgesinde, birey ve toplum hâlâ kendi yolunu çizebilme kapasitesine sahip diye düşünmek zarureti vardır. Bu gelişmelere DUR diyebildiğimizde, kendi vicdanımızın ve geleceğimizin ışığını yakabiliriz. Yoksa DİJİİNSAN, sadece robotlaşmış bir varlık hâline gelir; kodlanmış bir hayatta kalırız. Yani dijital maskeler var ve bunlar dijital insan yaratıyor ki, birlikte çıkış yolu aramalıyız.

Değerli Okurlar,

Hakikat ile algı arasındaki çizginin nasıl bulanıklaştığını ve bireylerin dijital dünyada nasıl birer "Dijiinsan"a dönüştüğünü, algoritmaların bizi nasıl tüketime yönlendirdiğini, çocukların hayallerinin bile dijital mecralardan etkilendiğini ve en önemlisi, demokrasilerin bile bu algı mühendisliğinin parçası haline geldiğini ve bu duruma karşı bireysel ve toplumsal olarak nasıl durulması gerektiğine dair çözüm önerilerini dikkate almak ve dijital çağın getirdiği zorlukları bilerek, kendi değerlerimizi, kimliğimizi ve düşünme yeteneğimizi koruma konusunda harekete geçilmelidir. Zira, dijital dünyada herkesin bir rolü var ama maalesef kendi yazdığını değil yazılanı oynuyor. Sosyal medya profilleri, oyun platformları ve forumlar, bize başka bir “ben” yaratma imkânı sunuyor ve çoğu zaman bu imkân bir tuzağa dönüşüyor. Böylece birey, kendini ifade etmek yerine toplumun ya da algoritmaların beklentilerine uygun bir ben olarak "Modern bir converso/dönme hâli" içinde başka bir hayatı yaşarken, dışında ise başka bir maske ile toplumda yer alıyor.

Son Söz,

Hakikat bugün sandığımızdan daha kırılgan. Dijital çağ hem bireysel hem toplumsal olarak bizi kodlamaya çalışıyor. Kimliğimizi ve hakikati korumak toplumsal bir sorumluluktur. Algılar ve masallar labirentinde kaybolmamak, Atatürk’ün pusulasını rehber edinmemizle mümkündür. Zira, özgür zihin, akıl, bilim ve bağımsız düşünce ile donanmış bilinç pusulamız olmalıdır.

O halde diyorum ki;

Gelecek, küresel güçlerin ve algoritmaların elinde şekillenirken, insan hâlâ kendi aklı ve vicdanıyla hareket etme kapasitesine sahiptir.

Sahte mitlere ve dijital bağımlılığa DUR diyebildiğimiz noktada, kendi ışığımızı yakar ve robotlaşmış halimizden de kurtuluruz.

Düşünmek gerekmiyor mu ve o ışığı yakmayalım mı?

Eğer çaba göstermeden insanî değerlerimizi korumazsak, DİJİGÜÇLER bizi bu dijital bağımlılıkla DİJİİNSAN hâline getirecek ve hayatımızı birer ROBOT olarak sürdüreceğiz.

Algoritmaların yazdığı senaryoyu reddet ve kendi hikâyeni yaz. Zira, Dijiinsan değil, insan olmak bizim elimizde. 

Dostların sana hitap ederken, mesela "Hello! DijiElon..." demesin isterim.

Sen bilin gari!

 

Suat Umutlu

05 Eylül 2025


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —