Oktay EROL

Tarih: 15.09.2025 17:17

“MUTLULUK RAPORU: TÜRKİYE YORGUN…”

Facebook Twitter Linked-in

Birleşmiş Milletler, her yıl Dünya Mutluluk Raporu yayımlıyor. En son yapılan araştırmaya göre, yüzkırkyedi ülke arasında Türkiye doksandördüncü sırada yer alıyor! Veriler kişi başına düşen gelir, sosyal destek düzeyi, sağlıklı yaşam süresi, bireysel özgürlük algısı, yolsuzluk algısı, yardımlaşma, toplumsal güven gibi etmenler göz önünde tutularak elde ediliyor. Listenin başında Finlandiya yer alıyor. Ardından Danimarka, İzlanda, İsveç, Hollanda, Norveç ülkeleri sıralanıyor.

İleri sürüldüğü gibi “bizi kıskanan” yok! Açlık sınırı altında sürdürülen yaşamı, hakça olmayan paylaşımı, yaşanan güvensizliği, eğitimde olduğu belirtilen eşitliği, “açız/ doymuyoruz” diye yükselen seslerin çokluğunu, genç kuşağın gelecek belirsizliğini “kimse kıskanmıyor”, üstelik yaşamın yüklediği “yorgunluktan/ zorluklardan” ulaşmak için çaba harcayan milyonlar var!

***

Bunu bir ben düşünmüyorum! Her fırsatta “iktidarın” atılımlarına alkış tutan, kimi zaman “tepki gösteriyormuş” gibi yapıp yine “iktidar” ergilerinden yana yüzünü dönmekten kendini alamayan Nagihan Alçıda söylüyor! Diyor ki; nereye gitsem herkes mutsuz, herkes kaygılı. Yalnız Chp seçmeni değil, siyasetle ilgisi olmayan gençler de, Akp tabanı da, Dem Parti seçmeni de…”

Alçı’nın sözleri BM’nin verilerini de doğruluyor! Açıklama salt “söz” olarak kaldığında anlamı olmuyor! Bu insanlar neden mutsuz, neden kaygılı, neden gelecekten yana “umutları” yara almış? İnsan durduk yerde “mutsuzum” demeyeceği gibi “açım/ yorgunum/ bitkinim/ doymuyorum” da demez! İnsanlar bir yandan “mutsuz” olduklarını, bir yandan “yorgunluklarını” dile getiriyorsa bunda “yönetimsel” sorunlar var demektir, hakça dağıtılmayan kazanımlar var demektir! Bunlar irdelenmeli!

***

Yalnız pazar yerlerinde ya da marketlerde değil, hastane bahçesini/ koridorunu/ bekleme salonunu “sağlık sorunluları” için dolduran yurttaşların yaşadığı erinçsizliği bilmeyen var mı? Her şeyden önce sağlık; sağlık olmayınca neyin önemi kalır ki? Yaşam için “suyun” önemi neyse, insan için de “sağlık” odur! Koridorda beklemekten dellenenlere tanık olursunuz, ya da doktorun ağzından çıkacak “iki sözcüğe” göre gitmesi gereken yönü duyduğunda ne yapacağını şaşırmış hastalara! “Sağlık” olmadan ne “mutluluk” olur, ne de “ağız tadı” açıkça…

Sokakta yürüyen yurttaşın adımı ağır, yüzü düşünceli, sesi içi kaçmış…. Genç kuşak, “geleceğim nerede?” diye soruyor; yaşlılar “geçmişimiz neye dönüştü?” diye iç geçiriyor. Mutluluk, toplumsal yaşamın etmenleriyle ilgili. İnsanların içinde bulunduğu koşullarla, kaygılarıyla, özlemleriyle, tutkularıyla, açlıklarıyla birebir ilgili…

***

Gülümsemekle “mutlu” olunmuyor! Bunun “iktidar” yanlısı, “muhalefet” yanlısı yok! Açıklanan “büyümeler” hakça paylaşılmadıkça, duygudaşlık ağıyla örülmedikçe, umursamazlığın doruğa çıkması önlenemedikçe “mutsuzluk” hep kapı eşiğinde! Yoksunluk, kimsenin ne “kıskanılacağı”, ne de “sarılacağı” bir olgu değildir; olamaz da! BM’nin sıralaması, yalnızaraştırma sonucu olarak algılanmamalı; bir uyarı sayılmalı. Finlandiya’nın birinci sırada olması, gönencin eşit dağıtıldığını, güvenin toplumsal bağlarla örüldüğünü gösterir. Türkiye’nin doksandördüncü sırada olması ise, bu bağların yokluğunu, umutların kırıldığını anlatır.

Nagihan Alçı’nın buradaki gözlemlerini “doğru/ yerinde” bulmakla birlikte, “sorunun” nereden kaynaklandığı konusunda açıklama yapmaması ya da bugüne değin süren “saplantılarına” yer vermemesi gözlemleriyle çelişiyor! “Nereye gitsem herkes mutsuz, herkes kaygılı” dese de “nedeni” konusunda sessiz kalması “içtenliğini” gölgeliyor!

***

Bir kişinin “mutsuzluğundan/ kaygısından” söz edilmiyor; toplumun içinde bulunduğu bilinmezlik “mutsuzluğun” nedeni! Bu olgu kamusal düzenin hakça bölüşümüyle, toplumsal yapının taşıdığı yükle, yönetenlerin sorumluluk anlayışıyla ilgilidir. Bugün Türkiye’de mutsuzluk, emeğinin karşılık bulmadığı bir düzenin sonucudur.Eğer yük, belli katmanların sırtına yüklenen kambursa, eğer birileri hep kazanırken birileri hep yitiriyorsa, eğer sokaktaki yurttaş/ hastane koridorunda hasta/ okul sırasındaki öğrenci/ pazardaalıcı-satıcı aynı soruyu soruyorsa, orada “mutluluktan değil, büyüyen “yorgunluktan” söz edilir!

Bu yorgunluk, toplumsal bir tükeniştir, insanları “arayış” peşine düşürür! Evet, nereye gitsek herkes mutsuz, herkes kaygılı… Yalnız Chp seçmeni değil, siyasetle ilgisi olmayan gençler de, Akp tabanı da, Dem Parti seçmeni de… 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —